EFKARİSTİYA
SÖZ VE EKMEK
1.
Bu yıl boyunca sizlere her pazar kutladığımız
Efkaristiya Sırrından bahsetmeyi diliyorum. Bu Sırrı anlayıp
yaşayabilmemiz için bize verilen Rabbin Sözünün ışığıyla
onu açıklamaya çalışacağım. Bu Söz, bize Hayat Ekmeğini
veren Babadan geliyor! Kelam ve Ekmek İsanın bizlere sunduğu
iki ayrı şey, ama ikisi de iç içe. O, beden almış Kelamdır
ve yediğimiz gerçek ve canlı Ekmektir. Bizi doyurur ve duyduğumuz
Kelama bağlı kalmamızı sağlar.
2.
Sözü Efkaristiya esnasında dinliyoruz, Efkaristiya da şükretmek demektir! Sözü dinlemek,
Allaha gösterdiğimiz minnettarlığın bir parçasıdır.
Her şeyden önce bize Sözü ile konuşarak bizi sevdiğini, yaşamımıza
dikkat ettiğini ve kaybolmamızı istemediğini gösterdiği
için minnettarız. Bu sebepten Söz, şefkat, teselli, arzuları
paylaşma ve bazen uyarı veya azarlama bildirisidir. Bugün Söz, tavsiyelere
ve verilen sözlere dikkatimizi çekmek istiyor. Biz Sözü sevgiyle dinliyoruz
ve dikkatli dinlememiz şükran etmenin ilk şeklidir.
3.
Ben çocukken itfaiye arabaları Kutsal Ayinden önce köyün yollarını
yıkayıp temizlerlerdi. Kiliseye gitmek için bayram kıyafetlerini
giyip sokağa çıkan herkes temiz ve güzel sokaklarla karşılaşırdı.
Rabbin Gününde, Efkaristiya'ya götüren yolu temizlemek için çalışan,
aralarında babamın da olduğu güçlü kişileri görünce kiliseye
daha neşeli bir şekilde giderdim.
Efkaristiya, özenle hazırlanılmaya değen önemli bir olaydır.
Bu önemli olay için yollar, giysiler, çiçekler ve birçok başka şey
hazırlanır. Efkaristiya onu yaşayanlar, onunla doyanlar ve
ona inananlar için önemli bir olaydır.
Peygamber Yeşayanın kitabını okurken aklıma şunlar
geldi: Bu kitapta düz br yoldan, Kutsal Yoldan bahsediliyor. Bu yoldan geçmesi
gereken insanlar neşe ve mutluluk dolu insanlardır ve üzüntü ve
ağlayışlarını bırakıp sürgünden dönüyorlar.
Onlar Siyona, Rabbin olduğu yere dönüyorlar. Biz Onunla karşılaşmaya
ne kadar hazırlanırsak, O da bizimle o kadar konuşuyor ve doymamız
için bize o kadar kendini sunuyor!
Giysi konusunda, Kutsal Ayin son modayı gösterme fırsatı olarak
yaşanmamalı! Hıristiyanlar kendilerine ve özellikle bedenlerine
dikkati çekmeyecek bir şekilde giyiniyorlar! Ayrıca yazlık
modası hakkında, onlar bazı çıplaklıkların yüzeysellik
ve terbiyesizlik işaretleri olduğunu biliyorlar ve kardeşler
için iffetsiz ayartmalara neden olmakla günah işlemek istemiyorlar.
Hıristiyanlar Rab İsa Mesihi giyinin sözünü hatırlıyorlar,
bu yüzden kendi davranışlarının ancak ve ancak Rab İsaya
dikkati çekmelerini istiyorlar.
4.
Kutsal
Ayine gitmek için sadece temiz kıyafetler giyip bayram elbiselerimizi
koymakla yetinmemeliyiz, aynı zamanda ruhani ve kültürel olarak da hazırlanmalıyız. Yani iyi
bir temizlik için, içsel bir banyo olarak güzel bir Barışma (Tövbe)
Gizemi yapmalıyız: sadece küçük ve büyük günahlarımızdan
arınmak için değil, İsa ile birlikteliğimizi derinleştirmek
ve kardeşlerimizle birlik içersinde olabilmek için hiç bir engel bırakmamalıyız. Sık sık itiraf edenler ile nadiren
bu gizeme katılanlar arasında ne büyük fark var! Aralarındaki
ruhsal yaşamının farklılığı bellidir! Ayrıca
bazıları Pazar Ayinine hazırlanmak için Cumartesi gününden
veya daha da önceden okumaları okur, en azından İncili ve
bir açıklamasını okuyarak hazırlanır. Bazı ebeveynler
her cumartesi akşamını çocuklarıyla Pazar Ayinindeki İncili
okuyarak, çizerek, temsillerle canlandırarak geçiriyorlar, sonrada İncilin
bir cümlesini seçiyorlar ve tüm hafta boyunca onu akıllarında ve
yüreklerinde taşıyorlar.
Hazırlıklı
olan için Efkaristiya daha güzeldir ve mutlaka da daha fazla meyve verecektir.
Katılımı kardeşlere en güzel armağandır.
5.
Kutsal Ayine katılacağım zaman Kiliseye vardığımda
kapıda başka Hıristiyanlarla karşılaşıyorum:
selamlaşıyoruz, gülümsüyoruz, el sıkışıyoruz!
Onlarla Efkaristiya kutsal anını paylaşacağız, onlar
bunu yaşamama yardım edeceklerdir, onların sayesinde Efkaristiya
gerçekleşebiliyor: onlar olmasaydı Ayin yapılır mıydı?
Her birinin orada olmasından memnunum. Ayinde Herkesi sevinçle kabul
ediyorum ve herkes tarafından kabul edildiğim için de Rabbe şükrediyorum.
Bu kişilerden bazılarını tanımazsam bile yabancı
değiller. Onları görünce uzaklaşmıyorum, acele etmiyorum:
onlarla Allahın karşısında birlikte olacağız,
Allahı birlikte, hep birlikte öveceğiz, birbirimize destek ve yardımcı
olacağız. Bu karşılaşma anlarını aceleyle
değil de huzur ve sevinçle yaşamak için Ayine birkaç dakika önce
varmaya çalışıyorum. Allahın evlatlarının büyük
ailesi toplanıyor. Bu ailenin bir üyesiyim, bundan mutluyum ve küçük
sorumluluklarını taşımaya hazırım.
6.
Rahip
Kutsal Ayin için sunak masasına (altar) yaklaştığında
eğilip onu öper. Bunu, sen, giriş ilahisi diye adlandırılan
övgü ilahisini söylerken yapar. Sen neşe içinde ilahiyi söylerken peder,
herkesin adına, neşe içinde sofrayı öper. Bu öpücük daima bir simgedir: tahtadan ya
da taştan bir masa öpülmez, o masaya anlamını veren Kişi
öpülür. Bu öpücük için her eğildiğimde, İsaya Seni seviyorum.
Bütün bu tören senin hoşuna gidecek bir öpücük olsun, burada toplanmış
olan hepimizin sana olan güveninin, saygısının ve bağlılığının
öpücüğü olsun diyorum. Bu öpücüğe hiç dikkat ettin mi? Sunak masası
(altar) bir kez daha öpülerek Kutsal Ayin bitirilir. Buna ruhsal olarak katılmaya
hiç çalıştın mı? O anda beni yalnız bırakma!
Bizim bir araya gelmemiz İsaya olan bir sevgi eylemidir. Bunu Ona bu
basit hareket ile gösteriyoruz. Bir aziz, bu öpücüğün Onun bize verdiği
bir öpücük olduğunu söylüyordu. Zaten, Rab, Aziz Pavlusun sık sık
tekrarladığı gibi, bizi kutsadı ve sevdi.
7.
Peder Oğul ve
Kutsal Ruhun adına: Bunlar,
Kutsal Ayine başladığında rahibin söylediği ilk sözlerdir
ve herkes rahiple birlikte Haç işareti yapar. Bu sözler Vaftizimize aittir,
onu hatırlatıyor, onu güncelleştiriyorlar. Herkesin kendi üzerinde
yaptığı Haç işareti, Üçlü Birlik ve Tek olan Allahın
sevgisine katılma sevincini tadabilmemiz için, ödenmiş fiyatı
hatırlatıyor; bu fiyat İsanın haçıdır. Bu haçtan
utanmıyoruz, tersine onu taşımakla övünüyoruz. Bunun için sadece
Ayine değil, her faaliyetimize haç işareti ile başlamaktayız.
Yeni güne, her işimize, bir yolculuğa, duamıza başlarken,
Vaftizimizin kelimeleri söyleyerek haç işareti yapmaktayız! Bu şekilde
kendimize ve başkalarına kim ve kime ait olduğumuzu, hangi
imanın bizi yönetip, sevgimizi ve hizmetimizi canlandırdığını
gösteriyoruz.
Eğer
haç işaretini yaptığından utanıyorsan, onu yapma:
Çünkü onu kötü bir şekilde yapacaksın ve kimseyi sevindirmeyeceksin!
Öncelikle utancını at, sonra haç işaretini yap!
8.
Rab sizinle olsun! Peder, Kutsal Ayin sırasında dört
kez bu cümleyi cemaate söylüyor. Ayin böyle başlıyor. Bu söz, basit
bir selamlama değil. Bu söz, melek Cebrailin Meryeme söylediği
sözdür ve tüm insanlar için özel bir görev yüklenmiş olan, Musa gibi,
Davut gibi Allahın büyük hizmetkârlarına da aynı söz söylenmiştir:
elbette Meryem bunu hatırladı. Ayinin başlangıcında
bu söz herkese tekrarlanmaktadır, çünkü bu dua toplantısı senin
hayatın için önemlidir ve senin varlığın diğerleri
için önem taşımaktadır. Sana da bir ödev yüklenmektedir; gittiğin
her yere ve karşılaşacağın tüm insanlara İsayı
ve onun bilgeliğini götürmelisin, yeryüzünün ışığı
ve tuzu olmalısın, bugün Ayine katılanlara doğru sevgi
beslemelisin. Rab sizinle olsun: bu söz sana İncil okumasından önce, Efkaristiya
duasından önce ve son kutsama sırasında da tekrarlanacaktır.
Çok defa tekrarlanır, çünkü sana verilen bu görevin yenidir ve bu öyle
bir görevdir ki, Kutsal Ruh ile dolmayan hiç kimse onu yerine getiremez.
Ben
sana sevinçle Rab seninle olsun dileğimi iletiyorum, çünkü sorumlulukla
o anı yaşayacağını biliyorum.
Sen
de bana aynı kutsamayla Ve senin ruhunla diyerek cevap veriyorsun.
Ben de, yalnızca Rab ile Kutsal Ayini yönetebileceğimi hatırlamalıyım!
9.
Rahip
her zamanki Rab sizinle beraber olsun
kalıbı yerine daha değişik bir şekilde cemaati selamlayabilir.
Çok sıkça, Aziz Pavlusun Korintoslulara ikinci mektubunu bitirirken
söylediği kullanılır: Rabbimiz Mesih İsanın
lütfü, Peder Allah'ın sevgisi ve birlik sağlayan Kutsal Ruh'un kudreti
daima sizinle beraber olsun. Bu sözler, Allahı tanımaya
çağrıldığımız şekli ve Kilisenin bize bağışladığı
armağanları anımsamaya güçlü bir çağrıdır. Lütuf,
sevgi, komünyon: Gizemleri kutladığımızda bize bolca verilen
armağanlardır. Bu takdisten yardım almış bir şekilde
af dilemeye hazırlanıyoruz.
AF DİLEME.
10.
Rahip kendi kelimeleri ile herkesi vicdan yoklaması yapmaya ve Rabden
ve kardeşlerden af dilemeye davet eder. Affı sadece büyük günahlar için dilemiyoruz, günlük görevlerimize
karşı işlediğimiz sadakatsizlikler, Kutsal Ruhun ilhamlarına
gösterdiğimiz itaatsizlikler, kardeşlerimize karşı gösterdiğimiz
sabırsızlıklar, nankörlüğümüz ve yüzeyselliğimiz,
boş konuşmalarımız, televizyon önünde vakit kaybetmelerimiz
için de af diliyoruz. Affa ihtiyacımız var ve bu affı özellikle
de cemaatçe dilemeliyiz. Bunu alçakgönüllülükle yaparak, yanımızda
veya başka yerlerde Efkaristiyayı kutlayan kardeşlerimizi
de af etmeye hazır olmalıyız. Büyük günahlarımız
için Tövbe Gizemiyle af dileyeceğiz, ancak hafif olarak gördüğümüz
günahlarımız rahibin şu cümlesiyle Allahın affını
alır: ...dualarımızı
affetsin ve bizi ebedi hayata kavuştursun. Fakat hafif günahlar
da, çok olurlarsa, iman ve sevgi için büyük bir engel olurlar! Rabbin bize
affını vermesi Onun için azdır, O bizi ileriye, daha mükemmel
bir yaşama doğru götürmek istiyor. Sevginin ve barışın
daha tam olacağı, ebedi yaşama doğru yürümemizi istiyor.
Her Ayinde İncil Yazarı Mattanın İsanın sosyal
yaşamını anlatmaya başladığında söylediği
şey olur: Karanlık ve ölüm
ülkesinde oturan insanların üzerinde bir ışık parladı.
Günahın bizi hapsettiği karanlıklardan, bakışlarımızı
kaldıralım, çünkü af sözleri bize yeni ufuklar açmaktadır!
11.
Af dileme, çeşitli şekillerde yapılabilir. Hep birlikte Her
şeye kadir Allaha... tövbe duası ile af dilenir, ya da, Rabbim
bize merhamet eyle veya Kyrie,
eleison diye cevaplayarak, değişik yakarmalar kullanılır.
Rabbim bize merhamet eyle yakarmasını birçok kere Mezmurlarda
veya İncil de güven ve ümitle, İsadan yardım, merhamet ve
af dileyen insanların ağzından da duyuyoruz. Biz de hasta ve
tehlikedeyiz, deneniyoruz ve İsanın yakınlığına,
yardımına, merhametine, affına ihtiyaç duyuyoruz. Biz sadece
İsadan af dilemiyoruz, aynı zamanda ona sadık kalmamız
ve Kilisenin büyümesine katkıda bulunmamız için de kuvvet ve devamlılık
Ruhunu diliyoruz. Gerçekten de günahlarımızla Kilisenin şahitliğini
zayıflattık ve insanları karanlıklarda yön gösterecek
ışıktan mahrum ettik. Bunun için kardeşlerimizin önünde
günahlarımızı kabul ediyoruz ve onların da dualarla bize
yardım etmelerini istiyoruz. Af diledikten sonra da Rabbin güçlü ve barışçı
katılımını tüm Kilise ve tüm dünya için diliyoruz.
İLAHİ
12.
Bundan sonra rahip Göklerdeki Allaha övgüler olsun ilahisini başlatır.
Ayinlerimizde ilahilerin özel bir yeri vardır. Bir ilahi nedir? Niçin ilahiler söyleriz?
Kim bunları söylemeli? Bizim ilahilerimiz bir yeniliktir: genelde dinler
yeni imanlıları ilahilerle kendilerine çekmezler. Biz, Musevi geleneğini
devam ettirerek bizi kurtulmuş halk yapan Allahın sevgisine kendimizi
bırakırız. İlahiler, birliği ve kardeşliği
sağlamlaştırmaya yardım eden duyguları ve değerleri
belirtmeye yararlar. İlahiler duadır, ama aynı zamanda sevinçtir,
birlik olma arzusudur, bir aile kurma isteğidir, benliğinin sınırlarını
aşarak bir cemaatin kabiliyetine kendini emanet etmektir. Bir grup koro
çalışmaları yapmaktadır ve tüm cemaatin ilahilerini yönlendirmek
için hazırlanmaktadır. Koro bazen tek başına da ilahiler
söyler, ama esas görevi ayinlerde cemaatin ilahilerini desteklemektir; öyle
ki herkes kendi sevincini ve birliğini ifade edebilir. Koro, cemaatin
sesinin içinde kaybolduğunda kendi ödevini en güzel şekilde yerine
getirmiş olur.
Tüm yaşamımız Rabbe bir övgü ise ve ilahimiz seven bir kalpten
geliyorsa, Allaha tam ve gerçek bir övgüdür. Babaya itaat ediyorsak ve tereddüt
etmeden İsayı takip ediyorsak ilahimiz güzeldir ve bize neşe
getirir. Bundan İsa da mutludur ve bize, Siz yeryüzünü tuzusunuz, siz dünyanın ışığısınız
diye söyleyebilir!
GÖKLERDEKİ
ALLAHA ÖVGÜLER OLSUN İLAHİSİ
13.
Göklerdeki Yüce Allaha övgüler olsun ilahisi Betlehemde meleklerin çobanlara
söyledikleri sözlerle başlıyor: bu ilahi ile biz de cennetteki ilahiye
katılıyoruz. Göklerdeki Yüce
Allaha övgüler ve şan olsun
ve yeryüzündeki iyi niyetli insanlara barış gelsin. (Burada insanların değil, Allahın
iyi niyeti işaret ediliyor, bu yüzden Allahın sevdiklerine şeklinde
de çevrilebilir). İlahi, Allahın Oğlunun beden almasını
hatırlatarak devam ediyor. Allahın Oğlunun hayatının
bu sırrı Allahın sevgisini gösteriyor (bu Allahın şanıdır)
ve insanlarla kendi zenginliklerini paylaşıyor: (bu gerçek barıştır).
İlahinin gerisi bunun bir sonucudur: çeşitli sözlerle Babayı
övüyoruz ve Vaftizci Yahyanın söylediği gibi Allahın Kurbanı
sözleriyle Oğulun merhametini diliyoruz. İlahi, Kutsal Ruhla birlikte
Baba Allahın şanında olan Mesih İsayı övdükten
sonra, son buluyor. Bu güzel ilahi çok eskidir ve neşeli melodilerle
söylenebilir. Aslında bize günahkâr olduğumuzu da hatırlatmaktadır.
Bu yüzden İsa dünyaya gelmiştir, yükümüzü almak için acı çekmiştir
ve bu yüzden şimdi bizi dinliyor ve Babanın sağında bize
aracılık ediyor!
Noele hazırlık döneminde ve Paskalyaya hazırlık döneminde,
fedakârlık, oruç simgesi olarak bu ilahiyi söylemeyiz.
DUA EDELİM
14.
Ondan sonra rahip cemaati duaya
çağırır ve bir kaç dakika sessizlikte bırakarak herkesin,
sıkıntılarını veya büyük arzularını Babaya
söyleyebilmeleri için zaman bırakır. Sonra rahip sessizlikte söylenen
duaları toplayarak yüksek sesle bir dua okur. Bazen rahipler kişilerin
sessizlikte kalmayı beceremediklerini düşündüklerinden bu sessiz
duayı iki saniyeye indirirler. İstiyorsan rahibine bu sessizlik
içersindeki duayı özel duanı yapabilmen için biraz uzatmasını
söyleyebilirsin, bu ona da cesaret verecektir. Bu dua cemaatin şahsi dualarının
ifadesidir ve her günün okumalarını, bayramını ve
kutlanan Azizi göz önünde tuttuğundan her gün değişiktir. Ancak
her zaman aynı şekilde sona ermektedir. Rabbimiz Mesih İsanın adına:
duamızın kabul edildiğine eminiz, çünkü bu duayı Kilisenin
başı olan İsa aracılığıyla Pedere sunuyoruz.
İsa sayesinde Baba duamızı ciddiye alacaktır. Biz Babaya
sadece İsanın feda edilmiş hayatını sunabiliriz,
elimizde başka değerli şeyler yok. Duanın bu kapanış
şekli bir taraftan alçakgönüllülüğümüzü diğer taraftan ise
imanımızı belirtmektedir: alçakgönüllülük, çünkü Allaha daima
borçluyuz, iman, çünkü İsanın hacına güveniyoruz.
15.
Pazar günleri üç okuma dinliyoruz.
İlk okuma, genelde Eski Ahittin 46 kitabının birinden alınmıştır.
İkinci okuma ise Yeni Ahitten, mektuplardan, Havarilerin İşlerinden
veya vahiyden bir parçadır. Üçüncü okuma ise dört İncilin birindendir.
Birinci, ikinci okuma ve mezmur okuyucu tarafından okunur. Okumaları
okuyanlar herkes gibi olan imanlılardır: okumayı beceren,
Allahın Sözünü seven ve onları dinleyenlerden korkmayan kişilerdir!
Okuyucunun en büyük şanı, Aziz Viciliusun, okumacı aziz Martirius
hakkında dedikleri olmalıdır: Okuduğu Allahın Sözünü devamlı
olarak öğrenmeye ve yaşamaya çalışıyordu ve Allaha
ruhlar kazandırmaya hevesliydi. Okuyucu, okuduğunun Allahın
sözleri olduğunu bilmektedir ve bu Sözün dinleyenler için de önemli olduğunun
bilincindedir: bu sebepten Rabbe sadık kalarak ve Hıristiyan cemaati
için iyi örnek teşkil ederek, okuyacağı metinleri daha önceden
okuyarak ve düşünerek hazırlanmaktadır. Dinleyen de okuyan
gibi hazırlıklı ve sorumlu olmalıdır: Babanın arzularını ve bilgeliğini, kalbinin derinliklerinde kabul
etmek için hazırlanmalıdır!
Allahın
Sözünü çok arzuluyoruz, çünkü tüm yaşamımız ona dayanıp,
bağlıdır!
16.
Ayinin üç okuması birbirlerine
bağlıdır, özellikle ilk okuma İncil'e bağlıdır.
Genelde ilk okuma İsa'nın hayatının olaylarına ve
O'nun öğretişinin önemli konularına bağlıdır.
İsa'nın, Eski Ahit'teki sözleri ve Peygamberlerin önceden söylediklerini
gerçekleştirdiğini gördüğümüzde, İncil'in güzelliği
ve İsa'nın şahsının önemi, daha açık ve belli
oluyor. Ayrıca Eski Ahitin, Yeni Ahit'te devam ettiği, tamamlandığı
ve yetkinleştiğini gördüğümüzde, gözümüzde daha derin bir anlam
ve tam bir otorite kazanıyor. İkinci okuma da başka bir bakış
açısından bize İncil'in metnini gösteriyor: onu ve imanımızın
bazı yanlarını daha iyi anlamamız ve günlük hayatımızda
onları yaşamamız için bize yardımcı oluyor. İlk
ve ikinci okuma aynı bildiri ile sona eriyor: "İşte,
Rabbin sözleridir"; herkes de "Rabbim,
sana şükürler olsun" diye cevap vermektedir. Gerçekten candan
Allah'a şükredelim, çünkü O bize hitap ediyor: O'nun bize değer
verdiğini, bizi sevdiğini anlıyoruz, aynı zamanda evrenin
Rabbi olan O'na cevap verebilme saygınlığına sahip olduğumuzu
göstermektedir! O'na şükredelim, çünkü bizi O'nunla işbirliği
yapmaya layık ve uygun görüyor!
Allah bize, Sözü aracılığıyla her zamankinden değişik
bir şekilde yaşamaya alıştırmak istiyor; bunun için
ilk olarak bize, O'nun bizden farklı bir şekilde her şeyi gördüğünü
öğretmek istiyor. Yaşamımızı değiştirmek
için, tövbe etmek için, işte şuradan başlamalıyız:
her şeyi başka bir bakış açısından görmeye alışmalıyız.
Yaratılmış gerçeklere, insanlara ve olaylara Allah'ın
gözleriyle bakmaya, yüzeysellikten kurtulup ilk bakışta göremediğimizi,
Allah'ın gördüğü şekilde görmeye alışmalıyız.
17.
İlk okumadan sonra, mezmur,
bazen ilahi olarak, okunur. Mezmurlar, Allah'ın bize verdiği ve
Kutsal Kitapta bulunan dualardır. Mezmur aracılığıyla,
ya sevinçle, ya da yalvarışla, az önce işittiğimiz ilk
okumadaki Allah'ın Sözüne cevap veririz. Kuşkusuz Allah'ın,
kendi sözleriyle Sözüne cevap vermemiz hoşuna gider; sözlerimiz ise,
yetersizdir ve bunları kullanarak, sadece cahilliği, bencilliği
ve yüzeyselliği ifade etmemiz, tehlikesiyle karşı karşıya
bulunabiliriz. Mezmurun sözleri ise, bizi zenginleştirir, bizi teşvik
eder, Allah'ın iyiliğini ve ciddiyetini benimsememize yardımcı
olurlar.
18.
Okumaları dinlemek için oturduktan sonra, İncili dinlemek için
ayağa kalkıyoruz. Neden oturup ayağa kalkılıyor?
Bizim hareketlerimizin de anlamı mı var? Ayin sırasında
meydana gelen her şey bir armağan, bir sevgi meyvesi ve Allahın
bize olan sevgisinin işaretidir ve aynı zamanda bizim de Ona cevap
vermeye çalıştığımız sevgimizin bir göstergesidir.
Oturmak, rahat bir şekilde bir şeye
daha fazla ilgi göstermek ve dinlemek gibi bir anlam taşır. Tıpkı
bir arkadaşla oturup düşünceleri paylaşmak gibi
Ayakta durmak ise hazırda beklemek gibi, harekete
geçmeye ve bir şeyler yapmaya hazır olmak gibi bir anlam taşır.
İsa, bizimle konuşmak istiyor ve bizi kendi yolunda yürümeye davet
ediyor. Aynen Havarilerini bazı köylere varmadan önce, gelişini
hazırlamaları için gönderdiği gibi, veya bazılarını
şenlik hazırlamaya gönderdiği gibi
! Biz hazırız!
Haçın yanında ayakta durup Rabbin işaretini bekleyen Meryem
gibi hazırız! Bazen ise, iyileşen cüzzamlı gibi ve Onu
Rab olarak kabul eden herkes gibi, biz de önünde diz çökeceğiz. O, sadece dostumuz
ve kardeşimiz değil, aynı zamanda Rabbimizdir de. Bunun için
onu övmemiz gerekir, onun önünde dizlerimizi kırıp saygıyla
eğilmemiz gerekir. Diğer bir pozisyonumuz da Ona doğru yürümek olacaktır ki, bunu komünyon
sırasında yapacağız. Böylece herkesin önünde Ona teker
teker yaklaşıp hayatımızın ekmeği olduğuna
tanıklık edeceğiz.
Bazen hacını izleyerek, İsa'yla birlikte yürürüz ve neşe
içinde Onun kralımız olduğunu şarkılarla duyururuz!
Göklerdeki Pederimiz duası esnasında ellerimizi kaldıracağız,
bu birçok Kilisede yapılmaktadır. Bu şekilde, haç üzerinde
elleri gerilen ve kaldırılan Allahın Oğluna benzemek
istediğimizi göstereceğiz. Yaptığımız tüm vücut
hareketleri bir duadır ve Allaha ve Gönderdiği Kişiye olan
bağlılığımızın ve sevgimizin bir simgesidir.
19.
İncil'i
dinlemeye bizi hazırlayan "ALLELUYA"
ilahisi sevinçli bir ilahidir. İncil müjdedir, "iyi haber"dir,
Kilisenin yüreğini gerçek ve kutsal sevinçle dolduruyor. Herkes ayakta
alleluya ilahisini söylerken, rahip İncil'i okumadan önce, saygıyla
eğilerek, alçak sesle: "Her
şeye kadir Allah, kutsal İncil'i sana layık bir şekilde
iletebilmem için kalbimi ve dudaklarımı arıt" diye
dua eder. Sonra da bu sözlerle cemaate hitap eder: "Rab sizinle olsun!". Rabbin Sözünü dinlemek için Allah'ın
barışı ve lütfü gerekir! Bunun için başparmağımız
ile alnımız, ağzımız ve göğsümüz üzerine bir
haç işareti yapıyoruz: Rabbin Sözü aklımızla kabul edilmeli,
konuşmalarımıza hikmeti vermeli, yüreğimizde sevgiyle
saklanmalıdır! Okuduktan sonra, rahip "İncil'in
sözleri sayesinde günahlarımız bağışlansın"
diyerek, İncil'i öper. İncil'in okunması gerçekten önemlidir:
bunun için hem okumadan önce, hem de okuduktan sonra, günahtan arınmamız,
dilenir. Yürekte kabul edilmiş Rabbin Sözü, yüreğimizi arıtır:
İsa "Size söylediğim
sözle siz şimdiden temizsiniz" demişti (Yuh. 15,3). Büyük
Bayramlarda İncil tütsüyle onurlandırılır ve okunduktan
sonra, takdis olarak, cemaat üzerine onunla büyük bir haç işareti yapılır.
İsa'nın Sözünü dinledin mi? Dünyanın sonunda İsa yaşayanları
ve ölüleri Sözüne göre yargılayacak: O'nun Sözü en önemli, en etkili,
en otoriteli, en geçerli ve en gerekli sözdür. Bu yüzden ona önem vermek ve
daima bize onu, yaşayan Söz olarak, veren İsa'yı övmek doğrudur:
"Rabbimiz Mesih İsa, sana
övgüler olsun".
20.
İncilden sonra, vaaz olur.
İyi bir vaiz
İyi bir vaiz bulmak demek, ağzını açık
bırakacak ve yarım saat, bir saat nefesini tutarak dinleyeceğin
birini bulmak mı demek? Birçok Hıristiyan vaizin, güzel ve akıcı
konuşma yeteneğine göre tüm Ayin'e değer verir. Gerçekten "iyi"
bir vaiz nasıldır? İki yüzyıl kadar önce Pariste yaşayan
çok ünlü bir vaiz, insanların ilgisini o kadar
çok çekiyordu ki kiliseyi inanılmaz derece dolduruyordu. Bir gün şöyle
dedi: Ben vaaz verdiğimde kilise öyle bir şekilde doluyor ki, insanlar
günah çıkarma dolaplarının üzerine çıkıyorlar. Oysa
Arsta, Giovanni Maria Vianney vaaz verdiğinde insanlar günah çıkarma
kabinlerine girip günah çıkarıyor. Tüm rahipler o vaizi kıskanıyorlardı,
çünkü üstün konuşma yeteneği ile büyük kalabalıkları toplamayı
çok iyi başarıyordu. O kıskanılan rahip ise, Ars bölgesindeki
kilisenin rahibine çok imreniyordu. Çünkü Ars bölgesindeki kilisenin fakir
rahibi olan Giovanni Maria Vianneyin vaazını dinleyen herkes, onun
tüm cahilliğine karşı inançlarına sarılıyorlardı
ve yaşamlarını değiştiriyorlardı. Üstün konuşma
yeteneği değil, Allaha karşı duyulan sevgi etki yaratıyordu!
Ben iyi biz vaiz değilim; bir arkadaşımın söylediğine
göre benim vaazlarımın ne başı, ne de sırası
var. Vaazlarımı hazırladığım zaman, sadece ne
söylemem gerektiğini düşünmemem gerektiğini biliyorum. Kalbimi
alçak gönüllü bir şekilde Kutsal Ruha yaklaştırmalıyım.
Kutsal Ruh, beni dinleyen insanların ihtiyacı olan şeyleri
söylememi sağlamalı. Vaazım ihtiyacı olanı avutmalı,
ihtiyacı olanı inancına döndürmeli, ihtiyacı olana iman
ve sevgi için güç vermeli! Vaaz, öncelikle okunan kutsal metinlerin anlamını
açıklamalı ve dahası, Allahın bu okumalar aracılığıyla
bize ne söylemek istediğini, problemlerimiz karşılığında,
içinde bulunduğumuz durumda, kalbimizi ve bilgeliğimizi geliştirmek
için neler söylediğinin açıklanmasıdır! Bu yüzden ben
vaazımı hazırlarken Kutsal Ruha yakarıyorum. Ama sen
de Rabbin Ruhunu dinlemeye hazırlan. Çünkü belki O, benim basit sözlerim
aracılığıyla senin kalbine konuşacak. Dinlemek zorunda
olduğun Odur!
EFKARESTİYA KUTLAMASI - ŞÜKRAN DUASI