Siz, sevgili kardeşlerim, kendinizi tümden kutsal olan imanınızın temeli üzerinde geliştirin (Yahuda 20)
6. Tüm asırlardan önce Pederden doğmuş olan,
Allahın biricik Oğlu, bir Tek Rab olan Mesih İsaya inanıyorum
Varlığımı
Ona emanet etmek için, şimdi İsaya bakıyorum. Varlığımı
Tek Rab olarak Ona emanet ediyorum: bana konuşabilmek, bana bir şeyi
dilemek için her türlü yetkiyi Allahtan almış olduğunu kabul
ediyorum. Onun tek Rab olmasını, benim için emin ve kararlı
bir söz söyleyebilecek tek kimse olmasını istiyorum.
İnsan
İsaya Rab sıfatını vererek, Onun tanrısal kimliğini
tanımış olurum: bu terim Eski Ahitte Allaha seslenmek için
kullanılmış, Yeni Ahitte ise Allahın oğlu olarak
İsaya yöneltilmiştir. Bir tek Rab: Allah İsadan başka
kimseye böyle güç ve iktidar vermemiştir. Büyük İman Duasında
Oğul ile ilgili bölüm en uzun olan bölümdür! Böyle olması da doğaldır,
çünkü Pederi O bize tanıtır, Pederle samimi olmamızı
O sağlar ve Kutsal Ruh Onda gösterilmiştir.
Allahı
tanıyabilmek, kendi varlığımızı ve diğerleriyle
olan ilişkilerimizi doğru yönlendirebilmek için birinci şart,
Mesih İsayı tanımak ve takip etmektir. Büyük İman Duasının
İsa ile ilgili söyledikleri, üç ayrı zamana ayrılabilir:
1. Vücut almadan
önce Allahın Oğlu;
2. İsanın
hayatı, ölümü ve dirilişi ile ilgili tarihi gerçek;
3. İsanın
tüm zamanlardan sonra, yargıç olarak ikinci gelişi.
Aziz Pavlus,
İsa hakkında şöyle der: Görünmez Tanrının görünümü,
bütün yaratılışın ilk doğanı Odur. Her şeyden
önce varolan Odur (Kol 1, 15.17). Havarinin bu söyledikleri, Yuhannanın,
İncilinin başında söylediklerini tekrar eder: Başlangıçta
Söz vardı. Söz Allahla birlikteydi, ve Söz Allahtı. Başlangıçta
O, Allahla birlikteydi. Her şey Onun aracılığıyla
var oldu (Yu 1, 1-3). Söz, insan oldu... ve biz Onun yüceliğini
Pederden gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğlun yüceliğini
gördük (1, 14). Allahı hiçbir zaman kimse görmedi. Onu, Babanın
bağrında bulunan ve Allah olan biricik Oğul tanıttı
(1,18).
İsa, Allahın
biricik oğludur. Biricik Oğul ifadesi, hiç kimsenin, ve hiçbir
meleğin tanrısal haklar edinemeyeceğini ifade eder. Bize Oğlun
sözlerinden farklı sözlerle gelen, Mesih Karşıtıdır.
Bunlar, günümüz dünyasında çoktur: onlar İsayı, din ve tarikat
kurucuları olan başka büyük kişiliklerle bir tutmak isterler.
Biz, Allahın tek Oğlu olduğunu biliyoruz: zihnimizi ve yüreğimizi
Ona açarız. O, İsa adını taşır: bu ad: Allah
kurtarır! Allah kurtarıcıdır! anlamına gelir.
Bizim için
insan İsada görünür ve dokunulabilir kılınmış Allahın
Oğlu (1Yu 1,1-2), kurtarılmaya ihtiyacı olan, kötünün zincirlere
vurmuş olduğu, Şeytan tarafından köleleştirilen insanlığa,
Babanın sunduğu armağandır. Büyük İman Duası
ile zikrettiğimiz İsa ismi, melek Cebrail tarafından bebeği
için Meryeme önerilen isimdir. Pilatusun hacın üzerine yazdırttığı
ve diğer bütün isimlerin üzerinde olan isim. İsa adı her
anıldığında gökteki, yerdeki ve yeraltındakilerin
hepsi diz çöksün diye Allah Ona bu adı vermiştir (Flp 2, 9-10).
Onun haricinde bizi kurtaracak başka isim yoktur (karşılaştırınız
Elç 4,12)! Öyle önemli bir İsimdir ki, yalnız Kutsal Ruhun etkisiyle
Rab sıfatı ile birlikte kullanılabilir (karşılaştırınız
1 Ko 12,3). Sadece Allahın yardımıyla İsaya itaat edebilirim!
Onu Rab olarak görmek, sadece bir isim meselesi değildir, tabii ki!
Kendini sunabilme ve itaat etme meselesidir!
Mesih sıfatı,
İsa ismi ile bağlantılıdır. Ve sadece bu İsime
tamamen bağlıdır. Mesih, meshedilmiş, yağlanmış
anlamına gelir. İbrani toplumunda, tanrısal bir görev edinen
herkes meshedilirdi: kral ve rahipler görevlerine bu şekilde başlarlardı.
Bu yüzden, meshedilen kimse, bir hizmet sunmaya, Allahın adına
güç kullanmaya yetkilidir.
Allahın
meshettiği, Allahın Mesihi, İsadır!
Kutsanmış
Allahın Oğlu Mesih sen misin?. İsa cevap verir Ben Oyum!
(Mar 15,61 s) İsa, Allahın her eseri için yetki verdiği kişidir.
Onu dinleyin, Tabor Tepesinde yankılanan sözlerdir. Allah, İsa
aracılığıyla doğrudan doğruya konuşur
ve hareket eder!
NOT: Simgede
Aziz Yuhannanın, incilinde ve birinci mektubunda Allahın Oğlu
için kullandığı, Babadan doğan Sevgi ifadesi geçmez.
O, Allahın Oğlunu, Kelam yani Söz diye adlandırır.
Allahın Oğlundan Babanın Sözü diye bahseder.
Söz, düşüncenin
ifade edilmesi, kalbimizdekinin ve aklımızdakinin iletilmesidir.
Allahın Sözü, Allahın içindekilerin iletilmesidir. Bu yüzden Oğul
Allahın içindeki ve ilettiğidir: Onun Sözüdür! Allahın
içindeki ve bize ilettiği Sevgi, Nasıralı İsanın
teni, insan vücudu ve insan hayatı aracılığıyla
bizle iletişime girer.
İsa, Kelamın,
Allahın Sözünün, vücut bulmuş şeklidir. Peder Allahın
içinde olan ve bize ilettiği, yaratılmamış ve sonsuz sevginin
vücut bulmasıdır. Kelam (Söz) terimi, akılcı bir yoldan
gizemi ifade eder, Oğul terimi ise, insanların evrensel tecrübelerini,
ailevi tecrübelerini hesaba katar: herkesçe daha kolay anlaşılabilir
ve insanın kalbine daha yakın bir terimdir.
7. Allahtan Allah,
Nurdan Nur, gerçek Allahtan gerçek Allahtır. Yaratılmış
olmayıp Peder ile aynı özdedir
İznik
Konsilinin (325) Babaları, tam o zamanlar rahip Arius ve takipçileri
tarafından reddedilen Allahın Oğlunun tanrısallığını
belirtmek istiyorlardı. Isanın tanrısallığını
inkar etmek, İsanın bizi kurtaran ölümünü ve Dirilişini yok
saymak demek olacaktı; gerçekten de Golgota tepesinde ölen adam, diğerleri
gibi biri olsaydı, ölümünün ve dirilişinin bizim için kurtuluş
değeri olmazdı.
Üstelik, Allahın
Oğlunun Allah olmadığı belirtselerdi, Yeni Ahitin kutsal
yazılarının büyük bölümünü reddetmek, ve Museviliği yaşamaya
dönmek gerekecekti; Mesih İsa, varlığıyla hiçbir şeyi
çözmemiş gibi olacaktı.
Konsilin Episkoposları,
imanlıları, İsada vücut bulan Allahın Oğlunun tanrısallığı
ile ilgili her türlü şüpheden kurtarmak isterler; bu yüzden, bu gerçeği
belirtmek için beş farklı ifade kullanmakta ısrar ederler.
Allahın Oğlu, Allahın Kendisidir, gerçek Allahtır,
yüzeysel veya yapay değildir, Allaha yabancı bir şey veya
biri olarak yaratılmamıştır, Allahla aynı özdedir,
Allahın Nur olduğu gibi, Oda Nurdur! Bu ifadelerin gerçekliği,
Konsil tarafından uydurulmamıştır! Konsilin Babaları,
Havariler, İnciller, diğer
yazılar ve Kilisenin tecrübesi aracılığı ile öğrendiklerine sadık kalmak, ve havarilerin
öğretilerinin eksiksiz bir şekilde gelecek Hıristiyan nesillere
aktarılacağından emin olmak istediler.
Bu iman gerçeğinin,
günümüzde dahi çok karşıtı vardır. Bu gerçeği ya
açıkça, yada yaşam tarzları ile inkar edenler vardır.
Bir çok modern
tarikat, kendilerini Hıristiyan diye adlandıranlar dahi, bu gerçeği
kasten inkar ederler! Düşüncelerinde ve davranışlarında
İsayı göz önünde tutmayıp kendi fikir ve görüşlerini önemseyenler
de onu inkar ederler.
Aziz Yuhanna,
ilk mektubunda (1, 2) şöyle yazar: Yaşam açıkça göründü, Onu
gördük ve Ona tanıklık ediyoruz. Baba ile birlikte olup bize görünmüş
olan sonsuz Yaşamı size duyuruyoruz. Bu İsa için kullanılmış
açık bir ifadedir! Ve Onun sonsuzluğunu vurgular. İsanın
kendi söylediklerini tekrar eder: diriliş ve yaşam Bendedir.
Ve Aziz Yuhanna mektubunu şöyle bitirir: Biz gerçek Olandayız,
Onun Oğlu İsa Mesihteyiz: O gerçek Allah ve sonsuz yaşamdır!
(5, 20).
Vahiy kitabında,
Allaha doğru yöneltilen bu tapma, Kendi Oğlu İsa olan Kuzuya
da yöneltilir: Övgü, saygı, yücelik ve güç sonsuzlara dek tahtta oturanın
ve Kuzunun olsun (5, 13). Aziz Petrus ise, mektubunu, Tanrımız
ve Kurtarıcımız İsa Mesih sayesinde bizimkiyle eşdeğer
bir imana kavuşmuş olanlara yazar (2 Pe 1, 1). Aziz Pavlus ise,
Havarilerin İsanın tanrısallığından ne kadar
emin olduklarını anlatan ifadeler kullanmıştır. Koloselilere
(2, 9) şöyle yazar: Tanrısallığın bütün doluluğu
bedence Mesihte bulunur. Bunlar çok açık ve çok etkili sözlerdir, bunlar
gibi: her şeyden önce var olan Odur ve her şey varlığını
Onda sürdürmektedir (1, 17). Mesih İsadaki düşünce sizde de
olsun. Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrıya eşitliği
sımsıkı sarılacak bir hak saymadı! (Flp 2, 5-6).
İsa, sadece
mucizeleri ile değil, Kendi sözleri ile de kendi doğasının
açıklamıştır: İbrahim doğmadan önce ben varım
(Yu 8,58), Allahtan çıkıp geldim (8, 42), O olduğumu anlayacaksınız
(8, 28). O olduğumu ifadesi Allahın İsmidir! Düşmanları
Ona karşı çıkar (10, 33): Seni iyi işlerinden ötürü
değil, küfür ettiğin için taşlıyoruz. İnsan olduğun
halde, Tanrı olduğunu ileri sürüyorsun. İsa yalanlamaz: bu
yüzden ya küfürbazdır ya da gerçekten Allahtır!
Babanın
bende, benim de Babada olduğumu bilesiniz (10, 38). Bizim bir olduğumuz
gibi bir olsunlar! (17, 11.22). Baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken
sahip olduğum yücelikle şimdi beni yanında yücelt (17, 5).
İbranilere yazılan mektubun (1, 8) yazarı der ki Allah, Oğlu
için söyle diyor: Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır!
Bu sözler, her türlü şüpheyi uzaklaştırmak için yeterlidir,
yeter ki Kutsal Yazılar kötü niyetle veya değiştirilerek okunmasın
(Yehova Şahitleri Cemaatinin yaptığı gibi.).
Dünyaya gerçek
ışık geldi (1, 9). İsa, gerçekten de Allahtan Allah,
Nurdan Nur, Sevgiden Sevgidir! Bu yüzden Ona güveniriz, hayatımızı
Ona veririz. Mesih İsa, Sana inanıyorum!
8. Onun aracılığı ile her şey
yaratıldı
Yeni Ahitte
bu cümle en az altı defa geçer. Bu yüzden, önemli bir söylemdir ve Simgeye
dahil edilmiştir. Bizim için bir lütuf hazinesi saklar. Kutsal Ruh bu
sözleri, Kutsal Yazarlara ilhamlarken, bize neyi iletmek istemiştir?
Bize hangi öğretiyi sunmasını ve ne meyve vermesini bekleyebiliriz?
Allahın eserinin veya hayatının kendini her göstermesi, bizim
seyirci kalmamızı amaçlamaz, aksine, Onun her Sözü, kök salan ve
hayatımıza meyve veren tohumlar olarak bize sunulmuştur. Allaha
dair her bilgi, bize onu bilmemiz için verilmemiştir, yaşamamız
için gerekli olduğu için verilmiştir!
Baba Allah
yaratırken, her şey Oğlunun ellerinden geçmiştir! Her
şey Onun aracılığıyla yaratılmıştır
(Kol 1, 16a.16d; 1 Ko 8, 6; Yu 1, 3.9; İbr 1,2). Baba ve Oğul, yaratırken
birdi; yaratılış Onların birliğinden doğmuştur,
sevgilerinden, Kutsal Ruhtan doğmuştur! Kutsal Yazılar, Yaradılışta
Kutsal Ruh, suların üzerinde dalgalanıyordu der. Her şey
Allah tarafından, Onun Sözü aracılığıyla yaratılmıştır,
her şey Onun isteğine, Onun düşüncesine göre var olmuştur!
Bu ifadeyle, Sözün, yani Oğlun yaratılmış olmadığını
ve yaratılışın Allah olmadığını belirtiriz!
Her şey,
bizim için Babanın ve Oğlun armağanıdır. Her şey
bize tanrısal Sevginin kokusunu taşır. Her şey Allah
tarafından, Oğlunun kalıbı ile yaratılmıştır.
Bu yüzden her yaratık, Oğlun şanını yansıtabildiği
sürece tamdır. Her yaratık bana, kalbinden geçmiş olan İsa
hakkında bir şey söyleyebilir! Özellikle bu yönünü görebiliriz:
yaratılmış her şey Allahın Sözünün, Allahın
Oğlunun bir yönünü gösterir. Her şey, benim için Allahın
sevgisini ve isteğini anlayabileceğim bir mesajdır. İsanın
Kendisi, yaratılışı anlamamıza yardımcı
olur! Ben ışığım, ekmeğim, çobanım, kapıyım,
gerçek bağ Benim, yaşam Benim diyerek, Kendini doğru Gerçek
ilan eder (Kol 2, 17), bu yüzden insan bu gerçeği göz önünde bulundurmak
zorundadır, çünkü yaratılış Onun gölgesi gibidir! Tüm
yaratılış, Onu tanımak için birer işarettir. Maddi
şeyler, ruhani olanları anlamamıza yardım ederler: Allahın
arzularını, tanrısal sevgiyi ve İsayı tanımamıza
yardım ederler. Böylece gözlerimiz açılır, ve yaratılanları
daha dikkatle derinlemesine inceleyebiliriz. Onlarda, Onun izini arar, onları
Yaratanı keşfetmeyi ve sevmeyi öğreniriz!
Fakat, Bütün
yaratılışın şu ana dek birlikte inleyip, doğum
ağrısı çektiğini biliyoruz. (Rom 8, 22), Yaratılış,
Tanrı çocuklarının ortaya çıkmasını özlemle
bekliyor... Çünkü yaratılışın, yozlaşmaya köle olmaktan
kurtarılıp Tanrı çocuklarının yüce özgürlüğüne
kavuşturulması umudu vardı (Rom 8,19-21). Maalesef gördüğümüz
gibi yaratılış, sıkça çirkinleştirilmiş, ve
bir ıstırap kaynağı olmuştur, çünkü insanların
günahlarının kölesi olmuştur. Mesela, Allahın yarattığı
altını düşünelim. Altın, insanların elinde, şiddetin,
kıskançlığın, gururun, nefretin, zorbalığın
hizmetkarı olmuştur. Ve aynı altın gibi başka gerçeklerin
(örneğin, cinsellik, bilim, teknik... ) de sonu aynı olmuştur:
bunlar artık Allahın sevgisinin işaretleri ve araçları
olarak görülmemekte ve kullanılmamaktadırlar. Aksine, insana hükmeder
duruma gelmişlerdir, onu korkutacak, ona ıstırap çektirecek
duruma. Bunlar, Allahın sevgisine hizmet edebilmek, Allahın tüm
insanların pederi olduğunu gösterebilmek için, korkunç efendileri
(üstünlük, kıskançlık, şiddet, bencillik...) tarafından
serbest bırakılmayı bekleyen gerçeklerdir. Mızrak ve kılıçların
demiri, insanların bencilliklerini değil, gerçek ihtiyaçlarını
karşılamak için orak ve saban olmayı beklemektedirler! Yaratılış,
Allahın evlatlarının kendilerini göstermelerini bekliyor!
Her şey
Onun aracılığı ile yaratıldı ifadesi, Allahın
Oğlunu kendimize örnek almamız ve sevgisini gerçekleştirmek
için, dünya gerçeklerini kullanmamız için bizi bilinçli kılar.
Aziz Pavlus
(Kol 1, 16), her şey Onun aracılığıyla ve Onun
için yaratıldı diye ekler. Başka bir deyişle (Kol 8,
6), ve biz Onun için varız.
Hayatımızın,
kendi varlığını sürdürmeyi ve kendi kurtuluşunu düşünmeyi
aşan bir amacı vardır. Hayatımız, Allahın Oğlunun
hayatını yansıtmalıdır, Allahın sunduğu
Sevgi gerçeğine açılan bir pencere olmalıdır!
Bir insan bilinçli
olduğu, hayatının buna yönelik olduğunu sevgiyle kabul
ettiği ve düşüncelerini bu yöne yönelttiği takdirde, kalbi
yeni bir hayata başlar, tekrar yaşamaya başlar, başkası
olur: neşe ve barış, yüzünde çiçek açar ve
kendini adama sorumluluğu, günlerini daha verimli kılar!
9. Biz insanlar için ve kurtuluşumuz için gökten indi
Allah için
önemliyiz. O hakikaten iyi bir Babadır. Kendi yaratmış olduğu
ve sonra Onun kalbinden uzaklaşan insanları karanlıkta ve
kötünün tutsağı olarak bırakmaz.
Allahın
Oğlunun vücut bulup insan olması bizim için bir sevgi gösterisidir.
Sadece bizim için ve tüm biz insanlar için. O bizim kurtuluşumuzu ister.
Bu kurtuluş
kelimesini o kadar sık duyarız ki, onun hakkında oturup düşünmeyiz.
Ya da kendimize ve insanoğlunun bilimsel keşiflerine o kadar güveniriz
ki, kendimizi kaybolmuş görmeyiz.
Kurtuluş
ne anlama gelir?
İsa bu
ifadeyi, Kendisiyle tanışmak için, cesaretle topluluktan ayrılan
ve yaşamını değiştiren biri için pek çok kez kullanmıştır.
Bu ifadeyi Zakkay için, cüzamlı Samiriyeli için, Erihadaki kör için,
günahkar kadın için vs., yani Kendisini tanımak, sevmek, şifa
dilemek veya teşekkür etmek için, herkesten değişik davranan
insanlar için kullanmıştır. Bu insanların imanları,
onları kurtuluşa kavuşturmuştur. Bu iman, herkesin davranış
biçiminden uzaklaşarak tanınmamış kalabalıktan sıyrılmış
ve insani ilkelerin saygısından uzaklaşmış olan onları,
İsaya getirmiştir. Bu insanlar, dünyaya ve güzel görünme kuralına
itaatsizlik etmişlerdir. Böylece Allahın Oğluna yaklaşmak
için hayatlarını bile tehlikeye atmışlardır. Dünyada
olmalarına rağmen, dünyaya ait değillerdir! Kurtulmuşlardır!
İsa dünyaya
gelmiştir, çünkü biz Onun ile ilgilenirsek, korkular, dehşet, zorunluluklar,
içsel şartlanmalar gibi çeşitli biçimlerle bizi bağlı
tutan ve Kötüyle anlaşmaya bizi zorlayan dünyadan bizi uzaklaştırır!
Kendi kararımızla
Rabbimiz İsaya yaklaşmak, kurtuluştur!
Bizim kurtuluşumuz,
Allahın büyük bir armağanıdır. Ona ulaşmak için
adım atarsak, bize ulaşır. Aynen Zakkayın, körün, kadının
vs. yaptıkları gibi. Bu, insan için zor bir adımdır. İnsanların
verdiği itibarlardan, mallarından ve zenginliklerinden, sosyal statülerinden,
rahatlarından, maddi ve manevi güvencelerinden vazgeçmeleri anlamına
gelir. Bunlar ve başkaları, tek incinin karşılığında
verdiği incilerdir. Tek inci, Allahın Oğludur, Onun ile
arkadaş ve birlik olmaktır.
Kurtuluş,
Allahın herkese sunduğu bir armağandır. Fakat ona, sadece
boş eller sunma emeğine girenler ulaşabilir. Allahın
gözünde önemli bir yerde olduğunu zanneden Feriseli, elleri kendi güvencesiyle
dolu olduğundan, kurtuluşa ulaşmaya laik değildi. Kendi
iyi eylemlerine, kendi dürüst geçmişine, kendine güveniyordu: kendini
kurtarıyor ve böylece Allahtan gelen kurtuluşa erişemiyordu.
Aziz Pavlusun
mektuplarındaki bazı bölümlerde hatırlattığı
ve İsanın da havarilerine ve rakiplerine belirttiği gibi,
bizim kurtuluşumuz, İsaya olan imanımızdan gelen, karşılıksız
bir armağandır.
Kurtuluş,
bizim eylemlerimizle, bizim sayemizde, bir topluluğa veya millete ait
olmakla gelseydi, İsanın gelişi, ölümü ve dirilişi, boşuna
olmuş olurdu.
Gerçekten kurtarılabilmemiz
için İsa, gökten indi. Bu ifade, Allahın Oğlunun yer değiştirdiğini
ifade etmez! Allah olanın ve Allahta olanın, şimdi insanlara
çok yakın olduğunu, insanların Onu görebildiğini, tutabildiğini,
kendi dünyevi tecrübelerinde Onu karşılayabildiklerini belirtmek
için kullandığımız bir ifadedir. Aziz Yuhanna birinci
mektubunda (1, 2) şöyle der: Yaşam açıkça göründü ve Onu
gördük! Kimselerin göremediği, şimdi görünür oldu.
Herhangi bir
dine ait normal bir insanın sandığı gibi, insan, Ondan
bir şey çalmak veya elde etmek için Allaha yaklaşamaz, Kendini
insanlara yakın kılan Allahtır. Allah insana ulaşır.
İlk önce Allah bizi sevdi. İnsan ancak şükrederek ve almış
olduğu armağana değer vererek cevap verebilir: bu şükretme
ve değer verme, insan hayatını değiştirir ve onu,
armağanı, Allahın Oğlunu karşılayabilir kılar.
Bu yüzden, Hıristiyanın hayatı saf, dürüst ve kutsal, kusursuz
olacak: o, kendi için inmiş olan o Allaha, kendi gayretiyle ulaşmak
istemez, daha çok, Ona yer açmak ister, Onu yüceltmek ister, evrensel Sevgisiyle
iş birliği yapmak ister!
NOT: Din, insanın
Allaha doğru hareketidir. İnsan, Allahı tanımaya, tanıdığı
o Allaha hizmet etmeye çalışır. Bu her zaman yertersiz ve
insanın hayat tecrübesine ve içinde bulunduğu kültüre bağlı
bir harekettir. Bu yüzden çok din vardır ve sayıları gün geçtikçe
artar: insanın, zekasıyla, hayal gücüyle veya duygularıyla
keşfettiği yöntemler birbirinden farklı ve çeşitlidir,
bu da insanlar arasında bölünmelere yol açar.
İman,
insanın kendini gösteren Allaha doğru hareketidir. İnsan,
Allahın tek Sözünün söylediğini kabul eder. Bu yüzden iman, her
ne kadar farklı kültür, tecrübe, dil ve ırklara sahip olsalar da
insanları birleştirir! Bu yüzden Hıristiyan imanından
ve başka dinlerden bahsederiz. Aslında Hıristiyan inancı
bir din değildir!
10. Kutsal Ruhun kudretiyle Bakire Meryemden vücut aldı
ve insan oldu
Allah için
hiçbir şey imkansız değildir!. O her sözünü, her sevgi tasarımını
gerçekleştirebilir! Melek Cebrailin Nasıralı Meryeme ilettiği
bu gerçek, bizim için de geçerli olmalıdır. Çoğu kez biz Allahın
yapma biçimine karşı çıkarız. Allah ise, hem akli, hem
bedeni, hem yaratılmış olan bizlerin şartlanmamızdan
özgür olandır.
Göklere sığmayan
Allahın ebedi Oğlu, bu dünyada var olmak ve Kendini göstermek için,
tanrısal güçle, bir bakireden vücut aldı ve insani yaşamına
başladı.
Allahın
Oğlu, sonsuz Hayat, ve insanlardan önce var olan Hayattır: insan
olmak için sadece bir ana karnını bulmaya ihtiyacı vardır.
O başlangıca ihtiyacı olmayan bir hayattır, çünkü zaten
tüm asırlardan önce, başlangıçta O vardır (Yu 1, 1-2).
O Allahla birlikteydi ve Kendini bize görünür kıldı (1 Yu 1,2).
O her şeyden öncedir (Kol 1, 17). İbrahim doğmadan önce
ben varım (Yu 8, 58).
Bu tanrısal
hayat artık görünür olmuştur: onu kabul edebilir veya reddedebiliriz.
İnsan aklı daha fazlasını bilmek ister ve bir açıklama
bekler. Fakat aklımızın beklediği açıklama bilimsel
bir açıklamadır, bir inanç açıklaması değildir. Simge,
kutsal İncilleri özetleyerek Allahın eylemleri hakkındaki
meraklarımızı gidermeye çalışmaz: bu açıklamalar,
insan kalbini değiştirmek için yeterli değillerdir. Allahın
sevgisini görebilmemiz ve ona uygun şekilde cevap verebilmemiz için bize
yardım edebilecek açıklamalar sunar.
Allahın
Oğlu, Kutsal Ruhun aracılığıyla insan oldu! İnsan
İsanın Allahın biricik Oğlu olması, insanın
eseri değildir, insani evrimin veya gayretlerin sonucu değildir.
İnsanlar,
bu gizemi mutlak ve tümüyle bir armağan olarak alırlar. İsa,
Allahın bütün insanlığa armağanıdır!
Büyük İman
Duasının bu cümlesi, Meleğin Meryeme cevabını özetler:
Kutsal Ruh senin üzerinde gelecek, Yüceler Yücesinin gücü sana gölge salacak.
Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek (Luk 1,
35). Yusufa da Allah şöyle açıkladı: Onun karnında oluşan,
Kutsal Ruhtandır (Mat 1,20). Yusuf, Meryemi eş olarak evine
aldı. Ama onunla bir ilişkisi olmadan o bir oğlan çocuk doğurdu
ve çocuğun adını İsa koydu (24-25).
Meryem, Bakire
olarak adlandırılır ve biz doğu Hıristiyanları
ile birlikte Onu böyle onurlandırırız. O bizim için doğumdan
önce, doğum sırasında ve doğumdan sonra Bakiredir. İncilin
kendisi, İsanın kardeşlerinden bahsederken, bu ifadelerle
ters düşer gibi görünebilir. Fakat öyle değildir, çünkü kardeş
kelimesi, Museviler için amca çocuklarını da kapsar. Bazı eski
gelenekler, Meryemin tek evladından başka evladı olmadığına
tanıklık eder. Ona, Allahın Annesi sıfatını
da veririz: Bu sıfat Simgede yoktur, fakat İznik Konsilinin (325)
bir bildirimidir. Meryeme verilen bu sıfat ile İsanın tanrısallığı
belirtilmek istenmiştir: Annesini onurlandırarak, Oğluna tapan
bir sıfattır. Fakat İsanın Kendisinden biliyoruz ki,
Meryeme verilen en büyük onur Kilisenin Babalarının da ifade
ettikleri gibi Onun Rabbimizin şakirdi olmasıdır.
Bana dediği
gibi olsun! diyerek Allahın isteğini yerine getirdi, bu yüzden
İsa Onu kız kardeş ve Anne olarak görür: Tanrının
isteğini kim yerine getirirse, kardeşim, kız kardeşim
ve annem odur (Mar 3, 35). İsa en çok sevdiği şakirdini Ona
emanet etti, Onu Annesine bir Oğul olarak sundu: İsa bu davranışı
ile Meryemi bütün Kiliseye, bir Anne, bir itaat ve sevgi örneği olarak
göstermek istedi. Hıristiyanlar Meryemi birçok sıfatla ve sonsuz
biçimlerde onurlandırarak, Allahın eserinin güzelliğini ve
yüceliğini ilan ederler. Vücut bulma gizemi için minnettardırlar.
Bu gizem, Meryemde, İşte, Senin isteğini yerine getirmek
için geliyorum, Allahım diyen Allahın Oğluna layık
bir yer bulmuştur.
Meryem, meleğe:
İşte buradayım, Allahın hizmetkarıyım...
cevabı ile, kendini Allaha ve dünyaya, Allahın Kelamına
uygun insani ve ruhani bir yer olarak gösterir!
Allah Onun
alçakgönüllülüğünü gördü, ve şimdi tüm nesiller Ona hayran. İnsanlar
Meryemi Kutsal ilan ederek, Pederin yaptığının aynısını
yapar, çünkü İsa şöyle der: Baba, bana hizmet edeni onurlandıracaktır
(Yu 12, 26). Peder Allah, İsanın hizmetkarlarını onurlandırıyorsa,
biz de yapabiliriz, hatta onları onurlandırarak, Allahın yaptıklarını
yapmış oluruz!
Allahın
Oğlunun beden alıp insan olduğunu belirtmek, en büyük iman
göstergelerinden biridir. Hatta Aziz Yuhanna şöyle yazar (1 Yu 4, 21):
İsanın vücut alıp geldiğini kabul eden her ruh, Allahtandır;
İsayı tanımayan her ruh ise Allahtan değildir. Bu Mesih
Karşıtının ruhudur. Ne var ki İsa Mesihin beden
alıp geldiğini kabul etmeyen birçok aldatıcı,dünyanın
her yanına yayıldı (2 Yu 7)...
Eğer İsa,
insan olmuş Allah olmasaydı, Büyük İman Duasının
sonraki sözlerinin, kurtuluşumuz açısından hiçbir değeri
olmazdı.
11. Pontius Pilatus zamanında, bizim için haça gerildi,
öldü ve gömüldü
Sevginin ne
olduğunu, Mesihin bizim için canını vermesinden anlıyoruz
(1 Yu 3, 16). Büyük İman Duasında bizim için ifadesinin geçtiği
ikinci yerdir! İsanın tüm yaşamı bizim için Allahın
bir armağanıdır. Günahkar olmamıza rağmen, hatta
günahkar olduğumuz için, bizi sever. O, bize en kıymetli varlığını,
Oğlunu armağan etti. Ve Oğulun her yaptığı
bizim için sevgidir!
İsanın
yaptıkları, Simgede yer almaz: Hıristiyanın bunları
zaten bildiği var sayılır. Fakat, ölümü ve dirilişinden
bahsetmemek olmaz: bunlar, Hıristiyan inancının, Allahın
sevgisini göstermesinin, en merkezi gizemleridir. O, herkesin yararına
ölümü tatmıştır (İbr 2, 9) ve bu yüzden Mesihin çarmıhından
başka bir şeyle asla övünmem (Gal 6, 14). Çarmıh ile ilgili
bildiri... bizim için Tanrı gücüdür (1 Ko 1, 18). Bu yüzden Aziz Pavlus:
Aranızdayken, İsa Mesih ve Onun çarmıha gerilişinden
başka hiçbir şey bilmemeye kararlıydım (1 Ko 2, 2) diye
belirtir.
İsa, dünya
üzerindeki varlığını bir hacın üzerinde, Romalıların
kölelere ve barbarlara uyguladıkları ölüm cezası ile noktaladı:
bu olay belli bir yerde ve belli bir tarihte, Pontius Pilatus Yahuda Valisi
iken gerçekleşti. Tarihi kaynaklardan biliyoruz ki bu adam, İsadan
sonra 26 ile 36 yılları arasında valilik yaptı. Allahın
müdahaleleri somut ve gerçektirler, zaman içerisinde, belli yerlerde, görgü
şahitlerinin önünde meydana gelirler.
Allahın
Oğlunun insan eliyle öldürülmesi, bizim için hayatın temel gizemidir.
Bu gizemi her gün efkaristiya töreni ile ilan eder, küçük veya büyük haçları
sevgiyle taşıyarak yaşarız! Sevgi hala, Golgota tepesindeki o gerçek ve
şanlı ölümün, doruk noktasıdır, ışığıdır.
O anda Allahın Oğlunun sevgisi, sevgi olarak kaldı, insanların
öfke ve kin dolu tepkilerine kendini kaptırmadı. İnsanların
kalbine dokunan tanrısal sevgi, Golgota tepesinde parlıyordu. Istıraba,
ihanete, alay edilmeye ve ölüme sevgi ile katlanması, İsanın
en etkili vaazı ve mucizesi oldu. Bizim sözlerimizde de, bu sevginin
izini görmek mümkündür: Pontius Pilatustan bahsediliyorsa, bu onu aşağılamak
veya eleştirmek için değildir, sadece olayları, tarihsel olarak
yerleştirebilme gerekliliğindendir.
O vali sadece,
tanrısal öngörünün aracı olmuştur. İnsanları yargılamak
bizim görevimiz değildir. Bizim görevimiz, İsanın, sonuna
kadar yaptığı gibi, günahkarları dahi sevmektir.
Allahın
ölümü gerçektir ve belgelenmiştir. Mezarı mühürlerle kapatılmıştır.
Buna rağmen, İsanın ölümünün sadece yapmacık olduğunu
savunan sapkınlar da olmuştur. Bu insanlar Allahın ölebileceğine
inanmıyorlardı. Kendilerinin istedikleri gibi bir Allah, daha iyi
bir Allah istiyorlardı! Kimileri için çarmıh, skandal ve saçmalık
olmuştur, ve kimileri için bu hala böyledir. İmanlılar için
ise, Allahın gücü ve bilgeliğidir (1 Ko 1, 24).
İsanın
doğru ve gerçek ölümüne inanmak demek, kendi ölümümü bir drama dönüşmeden
ve umutsuzluğa düşmeden karşılamak demektir; ilk önce
yaşlanma veya yakınlarımın beni terk etmesinden gelen
ölümü, hem de dünyevi şeylere olan bağlılığımı
öldürüp, ruhani değerleri seçmekten gelen ölümü karşılamak
demektir. Ölüm artık beni korkutmuyor. Eğer Allahın Oğlu
ölümü yaşadıysa, ölüm benim için de aşılması imkansız
bir şey değildir. Ölüm, Onun aştığı bir varış
çizgisidir.
Simgenin bu
sözlere inanarak, ölümümü de, en azından dolaylı olarak, hayatımın
doğal ve sağlıklı bir geçişi olarak görürüm. Ve diğerlerinin
ölümünü, hatta arkadaşlarımın ve akrabalarımın ölümlerini
dahi, Allahın biricik Oğlunun ölümüne katılmak olarak kabul
ederim. Böylece yaşamımı maddiyatçılıktan daha uzak
ve kişilere bağlılığımı sınırlı
tutarak yaşayacak, yaşamımı İsa ile daha derin bir
birlik içerisinde sürdüreceğim.
NOT: Ölüler
diyarına inmiştir
Büyük İman
Duasının kısa şekli olan Havarisel Simgede, Ölüler
diyarına inmiştir deriz!
Bu cümle ne
anlama gelir? İsa cehenneme mi gitmiştir? Hayır, ölüler diyarı
cehennem değildir. İnsanlar onu, ölülerin son kurtuluşu bekledikleri
durum olarak hayal etmişlerdir. İsanın ölüler diyarına
indiğini belirterek, Onun Allah ve insanlar arasında tek aracı
olduğunu ifade etmek isteriz. Ondan önce yaşamış olan
insanlar dahi, Onun aracılığı ile kurtulmuşlar veya
mahkum olmuşlardır. Onun ışığı tüm insanlığı
aydınlatır ve her insan yalnız İsadan ümit ve sonsuz
yaşam alır. Ölüler diyarına inen İsa, her ölümü yenen
İsadır, canlandırıcı gücünü geçmişe ve geleceğe
veren İsadır!
Mesih İsa ölümü ile her insanın ölümüne
dokunur böylece ölüm, karanlık ve felaket olmaktan çıkar ve Allahın
sevgi projesinde anlam bulur.
12. Kutsal yazılara göre, üçüncü gün dirildi, göğe
çıktı ve Pederin sağında oturmaktadır.
Üçüncü gün,
kurtuluş günüdür! Balık tarafından yutulduktan sonra bunu Allah'ın bir
cezası olarak algılayan Yunus Peygamber üçüncü günde tekrar güneşi
gördü. Üçüncü gün onun kurtuluş günü olmuştur. Üçüncü günün
şafağı, İsa için,
dünyanın günahları için yıkılmış olan vücut
tapınağının, yeniden inşa edildiği gün olmuştur.
Ve böylelikle Kutsal yazıların söyledikleri gerçekleşmiştir:
Ama Tanrı, beni ölüler diyarının pençesinden kurtaracaktır
(Mez 49, 15) ve Çünkü sen beni ölüler diyarına terk etmezsin, sadık
kulunun çürümesine izin vermezsin (Mez 16, 10). Canının feda ettiği
için gördükleriyle hoşnut olacak... Bundan dolayı Ona ünlüler arasında
bir pay vereceğim (Yşa 53, 11-12).
Kutsal Yazılar
İsa hakkında konuştular: İsa ölümü yendi. Ölümünden ve
gömülmesinden sonra İsa, şakirtlerinin de tanıklık ettikleri
gibi, Kendini gösterdi ve şakirtler elleriyle Ona dokundular. Bu tanıkların
karşısında çileden çıkan Pavlus da dirilmiş İsa
ile karşılaşır: Onun hayat değiştirmesi, Kudüslü
Yahudiler için en anlamlı ve en şaşırtıcı tanıklıktır.
Diriliş sözcüğü insan tarafından basitçe reddedilir. Şaşırmamak
gerekir, çünkü insanlar henüz bunu tecrübe etmemişlerdir.
Atinalı
yunanlılar Pavlusa, bugün imansızların yaptıklarını
yapıyorlardı: ölülerin dirilişinden bahsedildiğini duydukları
zaman, bazıları ona gülüyor, bazıları da şöyle diyorlardı:
seni bu konuda bir daha dinlemek isteriz (Elç 17, 32).
İsa dirildi:
O, Yairin kızı, Nainin dulunun oğlu veya Betanyalı
Lazar gibi hayata geri dönmedi. Onlar önceki hayatlarına döndüler ve
sonra tekrar öldüler. İsanın dirilişi farklıdır.
Aziz Pavlus,
bu farklılığı anlayabilmemiz için, bazı karşılaştırmalar
yapar: Ektiğin tohum ölmedikçe yaşama kavuşmaz ki! Ekerken
oluşacak bitkinin kendisini değil, yalnızca tohumunu buğday
ya da başka bir bitkinin tohumunu ekersin. Tanrı tohuma dilediği
bedeni her birine kendine özgü bedeni verir... Ölülerin dirilişi
de böyledir. Beden çürümeye mahkum olarak gömülür, çürümez olarak diriltilir.
Düşkün olarak gömülür, görkemli olarak diriltilir. Zayıf olarak
gömülür, güçlü olarak diriltilir. Doğal beden olarak gömülür, ruhsal
beden olarak diriltilir (1 Ko 15, 36-44). Dirilmiş İsanın
bedeni maddesel bağlardan ve şartlanmalardan bağımsızdır.
O her yerde olabilir, insanların kalbinde yer bulabilir, fakat tutulamaz.
Boş mezarın başında ağlayan Mecdelli Meryemin kendisini
tutmasına izin vermez, fakat ona bir teselli ve diğer şakirtlere
ilan etme görevi verir: bu şekilde İsa, tanıkları aracılığı
ile, şakirtlerinin değiştirmiş hayatı ve cesaretli
sözleri aracılığı ile dirilmiş olduğunu kanıtlamıştır.
Bugün de hala böyledir. İsanın dirilişinin kanıtı,
Onun tanıklarıdır, Onun varlığı ile kendilerini
değiştirmiş olanlardır. Onlar, Ondan yeni görevler, diğerlerine
ilan etme ve sevgi görevleri almışlardır.
İsanın
dirilişini bildirmek, hayatın hüzünlerine ve dünyanın şiddetine
rağmen huzur ve neşe içersinde olmak anlamına gelir, herkesi
bakışlarını yukarı çevirmeye, ve her şeyin üstünde
güvenilir ve canlı bir ümidin olduğunu görmeye davet etmek anlamına
gelir!
Diriliş
gizemi, İsanın göğe çıkmasıyla tamamlanır:
Rabbimiz, Rabbime şöyle der: sağımda otur! (Mez 110, 1).
Bizim için doğup ölen İsaya şimdi Allahta taparız: Onun
insanlığı, insan olarak yeryüzünden hızlı geçişi,
Allahı tanıyabilmemiz için, büyük bir armağan olmuştur:
kendini açıklamasını görmek, her gün bizi saran sevginin nereden
geldiğini anlamak ve hangi yöne gitmemiz gerekeceği anlamamız
için sunulmuş bir armağan. Şimdi o insanoğlu, Nasıralı
İsa, Allahın sağında oturmaktadır. Pederin yanında,
dünya yaratılmadan önceki şanına kavuştu (Yu 17, 5).
Göklerde, Pederin sağında oturmak, Onun tanrısallığına
katılma anlamına gelir.
Dünyadan geçtiği
ve insan olduğu için çok iyi tanıdığımız İsa,
şimdi taptığımız Allahtır. İbranilere
yazılmış mektubun dediği gibi (1, 8): Oğul için
şöyle diyor: Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır!
Tamamıyla itaat eden İsaya, Peder şimdi, her şeyini emanet
eder, Ona her tür gücü verir. Ve biz Allahın isteklerini gerçekleştirmek
istiyorsak, İsanın şahsını ve öğretilerini
kabul etmemiz yeterli olacaktır.
Pederin sağında
oturan İsa, bizim güvencemizdir, arkadaşlarının kurtuluşunun,
ve Ona inananların güvencesidir. O bizim için şefaat eder: Onun
sayesinde Tanrının lütuf tahtına cesaretle yaklaşabiliriz
(İbr 4, 16).
13. Dirileri ve ölüleri
yargılamak için şanla tekrar gelecek ve Onun hükümdarlığı
son bulmayacaktır
Bu üç kısa
ifade, geleceğe, zamanın ve tarihin ötesine bakmamızı
sağlar. Gelecekte hala İsayı görürüz, bizi sevmiş olan
İsayı. Onu, bakışlarımızın, dikkatimizin
ve sevgimizin tüm ufkunu kaplayan biri olarak görürüz. O şanla tekrar
gelecek: O, mütevazı ve yoksul insani şartlarla gelmişti, fakat
belirgin şekilde tekrar geri dönecektir. İsa, şakirtlerine
ve düşmanlarına bundan sıkça bahsetmiştir: O şanla
tekrar gelecek! Ve Hıristiyan cemaati bu bekleyişi her gün yaşar.
Efkaristiya töreninde, şanlı gelişini bekleriz diye söyleriz.
Litürjik yılın Noele hazırlanış devresi (advent)
ise, bizi, uzun bir yolculuktan dönecek olan efendilerini bekleyen hizmetkarlar
gibi beklemeye alıştırır. Evlenmek için eşini bekleyen
bir damat gibi, veya oğlunun doğumunu sevgi ile bekleyen bir anne
gibi.
Şanla
tekrar gelecek olması ne anlama gelir? Bizim için tamamen var olacaktır,
bütün kalpleri, geçip hiçbir iz bırakmayan şeylerle çok kolaylıkla
ve çok sıkça dağılan kalpleri, kendine çekecektir.
Şanla
tekrar gelecek! Bütünüyle gelecek: herkes sadece Ona önem verecek. Herkes
Onun tarafından yargılanacağını kabul edecek. Dirilerin
ve ölülerin, inandığımız İsadan başka yargıçları
olmayacak (Elç 10, 42). Diriler ve ölüler iki gerçeği birden işaret
edebilen bir ifadedir. İsa şanla tekrar geldiğinde, hala yaşayanlar
olacak mıdır? Eğer yaşayanlar olacaksa, onların Ademden
ve tüm evlatlarından farklı kaderleri olmayacaktır: Allahın
biricik Oğlu, herkes için son sözü söyleyecektir. Diriler ve ölüler
ifadesi, insanların durumunu da işaret eder: yaşayanlar vardır,
çünkü Yaşamı kabul etmişlerdir, ölmüş olanlar vardır
çünkü Yaşamı kabul etmemişlerdir! Allahın Oğlu olan
yaşayan Sözün karşısında herkes durur. O kimseyi yargılamayacağını
söylemiştir. O kurtarmak için gelmiştir. Kimse Ondan korkmamalıdır.
Fakat Onu kabul etmeyen, Ona kalbini kapatmak isteyen için, Onun varlığı
dahi bir yargıdır.
Allahın
sevgisini ve ışığını reddedenler, karanlıkta
kalırlar. İsayı reddeden, kurtulamaz, çürümeye mahkum olan
bir maddiyatçılığa saplı kalır. İsayı
reddeden, kendini sevinçten ve barıştan uzak kalmaya mahkum eder.
Mikelanjın resmettiği gibi bir Yargıç Mesih düşünemiyorum.
O kimseyi kovmaz, hatta yanına yüzeysel ve aldatıcı şekilde
yaklaşanlar için üzülür, çünkü onlar kendi kendilerini aldatırlar.
Aynen meydanlarda konuştuğu zamanlarda Onu dinledikleri için kendilerini
dürüst sanıp, sonuçta Ona itaat etmeyenler gibi. O yine de her zaman
tek yargıçtır, çünkü tarih boyunca O bir çelişki işaretidir,
tek mihenk taşıdır: İsayı, iyi haydudun kabul ettiği
gibi kabul eden, iyi olur, Allah onu kabul eder. Tersine ferisililer gibi
sofu olmasına rağmen Onu kabul etmeyen, kötü olur.
İsa da
şöyle der: Baba kimseyi yargılamaz, bütün yargılama işini
Oğula vermiştir. Öyle ki herkes Pederi onurlandırdığı
gibi Oğulu onurlandırsın (Yu 5, 22) ve Benim yargım
adildir. Çünkü amacım kendi isteğimi değil, beni gönderenin
isteğini yapmaktır (Yu 5, 30).
Büyük İman
Duasının bu cümlesini, gelecekte olacakların boş bir
arayışı içinde haykırmayız. Bugün başka yargıcın
olmadığını hatırlamak için yargıyı ilan
ederiz. Hiçbir insan İsadan üstün değildir ne de olacaktır.
Bu yüzden, ne kadar önemli biri olursa olsun, kimsenin yargılamasından
veya görüşlerinden korkmayız. Önemli kişilerin
konuşmaları ile yaptıkları yargılamalar, veya
yargısal otoriteler tarafından yapılan yargılamalar, imanlıları
etkilemez, onları korkutmaz.
İmanlılar,
insanlar tarafından mahkum edilseler de, İsaya itaat ettikleri
sürece, barış içinde kalırlar. Topluluklar tarafından
masum görünenler ise, sadece böyle görüldükleri için masum değillerdir.
İsanın sözleriyle uyum içerisinde olmayanlar, Allahın kalbinin
dışında kalırlar. Bu yüzden Eski Ahitin kuralları
dahi yeterli değildir: bunlar, İsanın sözleri ile tamamlanmalıdırlar!
Dünyanın güçlüleri, modalar, gazeteler, televizyonlar tüm dünyaya kanunlar
koyup, bunları her hafta değiştirebilirler. Fakat imanlı,
bunlara merhametle güler. Biz kendimizi sadece İsanın sevgisi ve
bilgeliği tarafından yargılatırız!
Onun yargısı katidir ve böyle kalacaktır çünkü Onun hükümdarlığı
son bulmayacaktır. Bizim ölümümüz Onun sevgisi için bir engel oluşturmaz.
İsa, Onu sevenlere, hatta bilmeden sevenlere bile, Gelin, sizin için
hazırlanmış olan hükümdarlıkta yerlerinizi alın
diyecektir. Sadık olan Onun ile hükmedecektir, bu bize söz verilmiştir.
Kral olmaya
talibiz, ve şimdi dahi, eylem ve düşünce akımlarından
bağımsız olarak yaşayarak, bu kaos dünyasında sadece
İsaya bağlı olarak yaşayanlar gibi yaşamaya alışıyoruz.
Şimdi dahi, vaftiz olarak ve bizi İsaya benzer kılan Kutsal
Krizma ile kutsanarak, Onun krallığını paylaşmaktayız.
Şahitler - şehitler, yaşayan şehitler de bir şeyler
bilir! Dünyadan, onun kurallarından, kalıplarından özgür yaşayabilmek büyük bir armağandır.
Bu, senin için de dilediğim bir armağandır!