ESENLİK
SİZİNLE OLSUN
İsa, şakirtlerinin yanında daha birçok mucize yaptı. Onlar
bu kitapta yazılı değildir. Ama İsa’nın Tanrı’nın
Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman edip O’nun adıyla yaşama
sahip olasınız diye bunlar yazılmıştır.
Gv 20,30-31 Not: Bu kısa meditasyonlar yerel radyomuzun sabah yayınlarından doğmuştur.
Aziz Yuhanna’nın İncil’indeki
yirminci bölümünde belirttiği gibi, Diriliş İncili’ni tekrar
okuyalım. Kısa bir ayet okuduktan
sonra, tecrübelerimi hatırlayarak, yavaş yavaş tekrar okuyup
açıklamayı deneyeceğim: size de yararlı olmasını
ümit ediyorum. İsa, aramızda yaşamak için dirildi; O,
Kutsal Ruhu ile bizleri bir arada tutuyor. Bizleri canlı Kilise kılan
bu birlik için O’na şükrediyoruz. P. Vigilio Covi |
1.
Sebt gününden sonraki günde erkenden, ortalık daha karanlıkken
Mecdelli Meryem mezara gitti. Taşın mezarın girişinden kaldırılmış
olduğunu gördü.
Ayetin başında bir zaman belirtilmektedir: "Sebt
gününden sonraki gün": o Sebt günü, Yahudilerin en önemli
günü olduğu halde, İsa’nın şakirtleri için bir şimşek
hızıyla neredeyse farkına dahi varılmadan geçmişti. Çok
üzücü, sessiz ve karanlık bir gündü.
“Sebt gününden sonraki günde”, yeni
bir günde, Mecdelli Meryem harekete geçiyor.
Sebt gününden sonraki gün haftanın ilk günüdür; bu günde
Kutsal Kitabın geleneğine dayanarak Tanrı ilk olarak ışığı
yaratıp dünyayı var etmeye başladı.
İncil Yazarının bölüme böyle bir şekilde
başlamasının rastlantı olduğunu sanmıyorum, bunun
büyük bir anlamı var: Sebt gününden sonraki gün, erkenden, ilk ışığın
doğuş vakti.
Bu
kalkış ve şafak vakti yola koyulma, dünyanın ışığı
olan İsa’nın dirilişiyle doğrudan bağlantılıdır.
İsa dünyanın ışığıdır. İsa, dirilişi
ile dünyaya yeni bir hayat getirir, zamana yeni bir boyut, her geçici şeye
yeni bir anlam kazandırır.
“Sebt gönünden sonraki gün Mecdelli
Meryem mezara gitti”: bu gün güzel bir gündür; bu gün, İsa ile haçta
kaldığımız zamanlarda bize cesaret ve teselli verir. Çektiğimiz
sıkıntılardan sonra yeniden bir ilk gün doğar: ışık,
yenilik ve kutsallıkla dolu bir gün.
Bugün senin için de bu şekilde geçsin. Rab’be bugün
bizlere barışını ve yüzünün ışığını
bağışlaması için birlikte dua edelim.
Ölüler arasından dirilmiş olan Rabbimiz Mesih
İsa bize acı, bizleri kurtar ve gün boyunca senin tanıkların
olabilmemiz için kalplerimizi sevincinle doldur!
2.
Sebt gününden sonraki günde erkenden,
ortalık daha karanlıkken Mecdelli Meryem mezara gitti.
Mecdelli Meryem kim? İncil’de birçok kez anılan
kadınlardan biridir. Mecdelli Meryem’den İsa tam yedi cin kovmuştu.
Omuzlarında sıkıntı ve aşağılanma yüklü bir kadındır.
Kendisiyle birlikte kötü bir ruh ya da yedi kötü ruh bile taşımak kuşkusuz
küçük düşüren ve üzücü bir durumdur. Şüphesiz kendisini bu korkunç ve
umutsuz durumdan kurtarıp özgür kılan İsa’ya çok minnettardır.
Mecdelli Meryem bundan sonra İsa’nın izinde yürüdü,
o da diğer kadınlarla birlikte kendi olanaklarıyla İsa’ya yardım
etti. İsa’nın Annesi Meryem, başka bir Meryem ve diğer bir kadınla
birlikte İsa’nın haçının altında durdu.
Mecdelli Meryem mezara erkenden tek başına gitmeye
teşebbüs edendir. Diğerlerini bırakıp tek başına kalktı,
cesur oldu, diğerlerinin yaptıklarına bakmadı,
onların ne yapıp yapmadıklarına bir şey söylemedi. “Ben
gidiyorum!” dedi. Mecdelli Meryem, İsa için kendisini sorumlu tutuyor, görmek
ve olanları anlamak istiyor, Rab’bin bedenine ve kendisine göre Rab’bin bulunduğu
yere yakın olmak istiyor.
Bugün bizim için de Mecdelli Meryem büyük bir örnek ve Tanrı’nın
büyük bir armağanı olabilir. O bize, “Başkalarının harekete
geçmesini beklemeden, harekete geç; başkalarının koşmasını
beklemeden koşmaya başla; başkalarının Rab’bi sevmeye başlamalarını
beklemek yerine, ilk önce sen sev! Arkandan diğerleri de seni izleyecektir.
Sen kendin başla, başkalarını bekleme” diyor.
Gel, Kutsal Ruh, bizleri güçlü ve cesur kıl ki başkalarının
yaptıklarından ve söylediklerinden etkilenmiş olmamıza izin
vermeden, gözlerimizi daima İsa’ya dikip, başkalarının bizi
itmesini beklemeden O’nu ilk olarak sevenler olalım.
Kutsal Ruh, sana şükürler olsun çünkü sen hayatımıza
gelip içimizde büyük bir değişim yaratıyorsun.
3.
Sebt gününden sonraki günde erkenden, ortalık daha karanlıkken
Mecdelli Meryem mezara gitti.
“Mecdelli Meryem mezara gitti”. Neden mezara gidiyor? Meryem orada İsa’yı bulacağını
düşünüyor, ona göre Rab İsa’nın cesedine ve O’nun koyulduğu
yere özen göstermek Rab İsa’yı sevmek demektir.
Mecdelli Meryem yeni şeyleri henüz düşünemez. O,
geçmişte yaşıyor: mezara gidiyor, ölümün yerine gidiyor, üzüntülü
anları, hala kalbini sıkıştıran acı dolu anları
hatırlatan yere gidiyor. Meryem mezara gidiyor.
Meryem’in tek başına mezara koşması bana,
düşüncelerimizde, kendi üzüntü ve acılarımıza dönüşümüzü
hatırlatıyor. Üzüntü dolu bir tecrübe yaşadığımızda,
hastalık veya başka bir felaket yaşadığımızda,
kalbimiz uzun bir süre için orada kalır. Aklımız, saatlerce, günlerce,
hatta bazen haftalarca veya aylarca o acı dolu olayda, o ana takılıp
kalır; durum böyle olunca da hatırlanan acıları, gözyaşları
takip eder, bizleri mutsuz kılar, ağırlığı altında
bizleri ezip bunalıma sokar. Geçmişte, kendimize acı veren olaylara
takılırız, yani kendi kendimizi düşünürüz; geçmişe baktığımız
sürece Rab’bin yeni çağrılarına dikkat edemeyiz.
Rab’den kalbimizi, diri olan kendisine yönlendirecek yeni
bir lütuf isteyelim.
Sıkıntı ve acı dolu anlarda, hastalık
ve ölüm karşısında bakışlarımızı Rab’be
çevirip şöyle diyelim: “Rabbim, kuşkusuz sen içinde bulunduğum bu
durum aracılığıyla bana bir şeyler açıklamaya çalışıyorsun;
eğer ben şu anda acı çekersem demek ki sen benimle konuşup bana
yeni bir şey vermek istiyorsun: hayatımı kardeşlerim için bir
işaret ve bir lütuf kılmak istiyorsun.
Teşekkürler, Rab İsa! Anlamama ve görmeme yardım
et; bana, şimdi doğmak üzere olan ışığını
bağışla.
4.
Sebt gününden sonraki günde erkenden, ortalık daha karanlıkken
Mecdelli Meryem mezara gitti.
"Karanlıkken" ve "erkenden": İncil Yazarının
belirttiği bu biraz garip gerçeğe dikkat edelim.
Burada “erkenden” kelimesi yeni günün doğmak
üzere olduğu demektir. Işık doğması yakındır,
yeni bir umut, zafer ve kurtuluş çağı başlamak üzeredir.
“Karanlıkken”. İncil Yazarı Yuhanna “ortalık daha karanlıkken”
demekle ne kastediyor? Işık doğmak üzereyken nasıl karanlık
olur?
Gün, Meryem’in kalbinde hala ağarmamıştır.
Meryem, gördüğümüz gibi, ölüme, geçmişe ve mezara
yönelmiştir. Kalbi hala karanlıktır, içinde sadece hüküm süren acı,
hayal kırıklığı ve körlük: hiç umudu kalmamıştır.
Meryem, İsa’nın ölümünde “Tanrı’nın işini” görememiştir.
İsa’nın acı çekmeyi, insanlar tarafından reddedilmeyi, ele verilip,
öldürülmeyi kabul etmesindeki “Tanrı’nın işini” göremediği için
kalbi hâlâ karanlıktır.
Koşmaktadır. Meryem Rabbi sever, ya da kendine
göre O’nu sevmeye çalışır, O’na minnettardır, buna rağmen
kalbi hâlâ karanlıktadır. Tanrı’nın işini yaşanan
olayların hiçbirinde görememektedir. Acı anında Meryem için Tanrı
saklanmıştır: “daha karanlıkken”.
Bu karanlık birçok kez tekrarlanır! Tanrı’nın
işi aşikâr olmasına ve daima büyümesine rağmen, fiziksel veya
manevi acılar, yeryüzünde çekilen sıkıntılar bizi karanlıkta
tutmaktadır. Tanrı’nın işlerini acılarımız içinde
göremiyoruz, bazen de görmek istemiyoruz.
O’ndan bize yardım etmesini diliyoruz.
Rab İsa, dirilmiş olan Sen, gözlerimizi ışığınla
aydınlat, kalplerimize ışığını koy ki seni görebilelim.
Sıkıntılı, acı dolu zamanlarda, terk edildiğimiz veya
anlaşılmadığımız durumlarda, Baba’nın işlerini
ayırt edebilmemizi sağla. Tanrı Babamızdır, ve bu dönemlerde
özel olarak bizi sever: bunu görme lütfunu bizlere bağışla.
5.
Sebt
gününden sonraki günde erkenden, ortalık daha karanlıkken Mecdelli Meryem
mezara gitti. Taşın mezarın girişinden kaldırılmış
olduğunu gördü.
Cümlenin sonu üzerinde duralım: “Taşın
mezarın girişinden kaldırılmış olduğunu gördü”.
Meryem, kendisinin mezarın önünde durması gerektiğini biliyordu,
mezarın girişini kaplayan taşı bulacağını da
biliyordu, ancak oraya vardığında kendisini bir sürpriz bekliyordu:
mezarın girişini kapatan taş kaldırılmıştı.
Mezar açıktı, içeri girebilirdi.
Meryem kim bilir nasıl da şaşırmıştı?
Fakat Meryem sadece gözler ile, sadece maddi bir bakışla bakıyor;
derinliği görmüyor, gördüğü şeylerin derin anlamlarını
kavrayamıyordu. Taşın kaldırılmış olduğunu
görmesine rağmen bunun bir zafere işaret ettiğini, dirilişin
bir işareti olduğunu anlayamıyor, dolayısıyla da Alleluya
diyerek haykıramıyordu.
Meryem’in bunun farkına varmasını hak iddia
etmiyoruz fakat İncil Yazarı bunu bize inceletiyor. Nitekim burada İncil
Yazarı “görmek” fiilini belli bir amaç için kullanıyor: fiil yunancadan
gelmekte ve yüzeysel olarak görme, içeriğinin farkına varmama anlamını
taşıyor.
Gün boyunca kim bilir ne kadar çok şey görüp, seyretmekteyiz!
Normal şeyler, yeni ve bizleri şaşırtan şeyler... Gördüklerimiz
karşısında biz nasıl davranacağız? Tanrı’nın
sevgisi, O’nun zaferi, O’nun bazen gizli, bazen de aşikâr fakat gerçek olan
lütfunu onlarda görmeden geçip gidebiliriz. O halde biz, gördüklerimiz karşısında
nasıl davranmalıyız?
Çok yakınımızda, hatta evimizde, gün boyunca
baktığımız her şeyde ve bugünkü karşılaşmamızda
fazlasını “görmeye” çalışalım. Olaylara ve karşılaşmalara
yüzeysel olarak yaklaşmak yerine, derinliğini görmeye çalışalım.
Tanrı’nın onları ne kadar büyük bir sevgi ile hazırladığını
“görmeye” çalışalım veya onlar aracılığıyla Tanrı’nın
bizleri sevmeye çağrısını “görmeye” çalışalım.
Tanrı’nın bizim aracılığımızla da zaferini bugünün
olaylarına taşımak istediğinin farkına varmaya çalışalım.
Bugünkü olayların içine bizim aracılığımızla da zaferini
götürmek isteyen Tanrı’yı görmeye çalışacağız. O,
daha çok bilinçli ve aktif varlığımız aracılığıyla,
daha içten, ruhsal ve kendisine sadık çalışmamız aracılığıyla
Rab İsa’nın dirilişini göstermek istiyor.
Rab’den “görebilmemiz” için gözlerimize ışık
lütfunu dua aracılığıyla dileyelim.
Kutsal Ruh, bu ışığı bize ver ki,
başımıza görünüşte normal yada tuhaf gelen olaylar karşısında,
Tanrı’nın sevgisini “görebiliriz”; bizlere Baba’nın sevgisini
“görmek” için, İsa’nın zaferini “görmek” için, bugün Rab’bin
benden istediklerini “görmek” için lütfunu bağışla.
Teşekkürler, Kutsal Ruh!
6.
Sebt gününden sonraki günde erkenden, ortalık daha karanlıkken
Mecdelli Meryem mezara gitti. Taşın mezarın girişinden kaldırılmış
olduğunu gördü.
“Mecdelli Meryem taşın mezarın girişinden
kaldırılmış olduğunu gördü”. Taş artık mezarın girişini kapatmamaktadır.
Mecdelli Meryem hala olayı anlamış değildir. O hemen, göreceğimiz
gibi, taşın dışardan birisi tarafından devrildiğini
düşündü.
Devrilen taşı görerek, “Burada taşa birilerinin
el attığını” düşündü. Ancak yanılmaktadır, taş
bu şekilde devrilmemiş; mezarın taşı dışardan
değil, içerden yeri değiştirilmiştir.
Bu olayın insanlarla alakası yoktu. Bu olay sadece
“Başka Biri ile” alakalıydı, sadece Tanrı’nın kudreti ile
alakalıydı: Tanrı’nın Mesih’i için, Tanrı’nın Oğlu
İsa için olan sevgisinin kudreti vardı; o Oğul ki sonuna kadar kendi
hayatını sundu.
Hayatta karşılaştığım birçok
iyi veya kötü olayda, beklediğimden farklı olan olaylarda suçu hemen,
tıpkı Mecdelli Meryem’in yaptığı gibi, başkalarının
üzerine atıyorum. Mezarın girişini kapatan taşın dışarıdan,
olaya karışan biri tarafından kenara itilmiş olduğunu düşünüyorum.
Sanki biri Tanrı’nın planlarını engellenmek istiyormuş
gibi, sanki Tanrı’nın benim için, Kilisesi ve dünya için hazırladığı
tarihine dokunmak istiyormuş gibi.
Aslında durum çok farklı! Şikayet ettiğim
veya suçu başkalarına attığım olaylar, sadece Tanrı
tarafından istenen veya izin verilen olaylar olabilir; bu olaylar aracılığıyla
O, bilgeliğine göre, hayatımı, hayatımızı, Kilisenin
hayatını yönetmek istiyor. O’nun bilgiliği bizim bilgiliğimizden
daha büyük, daha aydınlık, daha güzel bir bilgiliktir.
Dolayısıyla eğer bugün beklemediğim veya
beklediğimden farklı bir durumla karşılaşacak olursam,
şikayet etmeyeceğim, dırdırlanmayacağım; bunun arkasında
Tanrı’nın eli olabilir, Rab’bin yeni bir projesi olabilir, pozitif ve
büyük bir şey olabilir, öyle bir şey ki benim ve etrafımda olanların
varlığını değiştirebilir. Baba, bizlere olan sevgisi
ile, çalışmakta! Her şeyden memnum olabilirim!
Mezarın girişini kapatan taşın kaldırılması
belki dışarıdan insanlar tarafından değil, Rabbin eli tarafından
olabilirdi.
Dua etmeye devam edelim: nitekim beklenmedik olaylarda ya
da aksiliklerde Rab’bin işini görebilmek O’nun bize lütfudur.
Rab İsa, Dirilişini anlamamızı sağla!
Hayatımızda da Tanrı’nın elinin çalıştığını,
O’nun “içeriden mezarın taşını kaldırdığını”,
yani O’nun kendisi günlerimizi, hayatımızı, sevgi dolu bilgeliğinle
yönettiğini anlamamızı sağla.
7.
Koşarak Mecdelli Meryem Simon Petrus’a ve
İsa’nın sevdiği öbür şakirde geldi. Onlara, «Rab’bi mezardan
almışlar, nereye koyduklarını da bilmiyoruz» dedi.
“Koşarak Mecdelli Meryem...”: Mecdelli Meryem geri dönüp mezardan uzaklaşıyor;
bir şey gördü, bu şeyden insanları sorumlu tuttu; gördüğünü
haber vermeye gidiyor. Ama haberi kime verecektir? “Simon
Petrus’a ve İsa’nın sevdiği öbür şakirde geldi.”
Mecdelli Meryem neden onlara gitti?
Meryem, kararlı bir şekilde tam da
bu iki şakirde gitmişti; onlarla birlikte orada başkalarının
olup olmadıklarını bilmiyoruz. Ne olursa olsun İncil Yazarı
bu detayı bildirir. Ben, Mecdelli Meryem’in koşarak Petrus’a ve İsa’nın
sevdiği öbür şakirde gitme nedenini şöyle görüyorum: Meryem bu iki
şakirdin Hanna ve Kayfa’nın avlusuna kadar gidip, İsa’yı izlediklerini
biliyordu. Nitekim şakirtlerden sadece bu ikisi İsa uğruna, kendileri
için de tehlikeli olan o avluya girmeye cesaret ettiler. Bu avluda iki şakirtten
biri İsa’ya sadık kalmıştı, öbürü ise sadakatsiz olmuştu.
Mecdelli Meryem bu iki şakirde gidiyor.
Bizler de çoğu kez Meryem gibi davrandığımızdan
onun bu kararını garipsediğimizi sanmıyorum. Birisiyle özel
bir konu, yani bizim için önemli, hayatımızı etkileyen bir haberi
veya bize acı çektiren bir olayı paylaşmak istediğimizde kime
koşarız? Kiminle konuşmaya gider, kimden yardım ararız?
Bizler de Rab’le birlikte acı çektiği ve acıda, başarısızlıklarda
da O’na sadık kalan kişilere seve seve ve tereddüt etmeden başvururuz.
Biz de acı çekebildiklerini bildiğimiz kişilere gideriz: sadece bunlara
yüreğimizi açabiliriz.
Bu günü Rab’bin Dirilişinin sevincini yüreklerimizde
taşıyarak yaşayalım. Aynı zamanda acı çektiğimizi
bilmekten de sevineceğiz, bizim Baba’ya ve İsa’ya hayatımızı
sunma yeteneğimizin olmasından da mutlu oluyoruz. Acı çektiğimiz
olayların, denenmede olan başka kardeşlerimize yardım etmeye
bizi yetenekli kıldığından eminiz.
Bizler İnanlılar Topluluğu olan
Kilise’de, birbirimize yardım etmek için varız. Birbirimize yardımcı
olduğumuz için birbirimize kardeş diyoruz. Yapabileceğimiz
en büyük yardım, kardeşlerin acılarını dinlemek; bu dinlememiz
aracılığıyla belki kardeşlerimize bir söz değil, ama
bir gülüş, sıkıntılarını paylaştığımızı
gösteren bir hareket, daha iyisi İsa’nın haçına bir yönlendirmeyi
verebiliriz. Çünkü bakışlarımızı haça çevirdiğimizde
dirilişin ümidini tadarız. Geçen senelerde ya da geçen günlerde yaşadığımız
acılardan şikâyetçi olmayalım, çünkü onlar kardeşlerimize yardımcı
olabilmemiz için bize iç kuvvet sağlarlar.
Hayatımızı Kilise ve insanlar
için bir armağan kılan Rabbimiz İsa’ya övgüler sunalım.